Hz. Peygamber'e sorulan bir soru üzerine âyet veya âyetlerin indirilmesidir.
"Gücü yetenlerin Kâbe'yi haccetmesi,Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır"(Ali imran,97)
âyeti nâzil olunca sahâbîler,
'Ey Allah'ın Rasûlü! Her yıl mı hac yapacağız?'diye sordular.
Hz.Peygamber cevap vermedi.
Sahâbîler tekrar tekrar sorunca Hz. Peygamber 'Hayır' dedi ve buyurdu ki:
‘Eğer evet deseydim size her yıl hac yapmak farz kılınırdı.' Bunun üzerine,
‘Ey iman edenler.
Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın'"(Maide,101) âyeti nâzil oldu."
(Tirmizi)
Kibir din için bozukluk
Akıl için kusur,
Irz ve namus için lekedir...
Asla açgözlü olma,
Çünkü zillet (düşüklük ve aşağılık) aç gözlülüktedir...
Şeref, vurup kırma ve küstahlıkta değil,
Sabırla ve tahammüllü olmadadır...
* Abdullah b. Abbâs'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Cahiliye döneminde şeytanlar,geceleri Safa ile Merve arasında toplanır,oyun oynarlardı.
Safa ile Merve arasında putlar da olurdu.
İslam gelip hâkim olunca,Müslümanlar
'Ey Allah'ın Resûlü! Safa ile Merve arasında tavaf etmeyiz.
Şüphesiz o, cahiliye döneminde yaptığımız bir şirkti' dediler.
Bunun üzerine Allah Tealâ”Onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur' âyetini indirdi."
(Taberi)
Hayrın fazla olması hayır değildir. Hayırdaki fazlalık şerdir. Her şeyde bu durum görülmektedir. Herhangi bir şey, sınırının üzerine çıkınca zıddına çevrilmektedir. Mesela cesaret, fazla olduğunda aldırmazlık, az olduğunda ise korkaklık ortaya çıkmaktadır. Cömertlik de sınırı üzerinde olunca israf ve savurganlık; sınırının altından daha aşağı seviyede olduğunda ise cimrilik ve pintilik ortaya çıkmaktadır. Öyleyse işlerin en hayırlısı, vasat/orta olanlardır.
Şunu bilmelisin ki kardeşim, hak; kaldırılmış parmakların çokluğuyla ya da medyatik gürültünün gücüyle bilinmez. Bilakis hakkın -hayatta tek başına da kalsa-parıldayan bir aydınlığı vardır.
Esbab-ı nüzûlün Kur’an’ın anlaşılmadığına pek çok faydası vardır.
Bunları maddeler hâlinde şu şekilde gösterebiliriz:
a. Bu ilim sayesinde,Kur'an’da zikredilen şeylerin hikmetini anlayabiliriz.
Bu,mü'minin imanını kuvvetlendirdiği gibi münkirin doğruyu bulmasına da vesile olabilir.
b.Bir hükmün yasalaşmasını sağlayan hikmeti açıklar.
Ayrıca dinin,toplumun yararına olan umumî maslahatları gözettiği bilinir.
c.Sebeb-i nüzûlü bilmek,âyeti işiten kimsenin âyeti daha kolay anlamasına ve ezberlemesine yardımcı olur.
d.Ayetler ve sûreler arasında münasebet kurmaya yardımcı olur.
e.Sebeb-i nüzûlü bilmek,Kur'ân âyetlerini anlaşılması ve bazı âyetlerin tefsirinde karşılaşılan ve sebeb-i nüzîl bilinmeden çözülemeyen problemlerin giderilmesini sağlayan en etkili yoldur.
Ancak onlar bu ifadeleri ile âyetin hükmünün yalnızca bu olaya veya şahıslara münhasır olduğunu söylememişlerdir.
Her ne kadar bir sebebe bağlı olarak inen umumi lafızlı âyetlerin sebeplerine has olup olmadığı tartışma konusu ise de hiç kimse Kitap ve sünnetin umumî lafızların,şahıslara özel olduğunu iddia etmemiştir.
"(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”
"Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın.
Çünkü O, işitendir, bilendir.”
•Abdurrahman b. Zeyd'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir" âyeti nâzil olunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
"Ey Rabbim ya gazabı (öfkeyi) ne yapacağız?" dedi.
Ardından şu âyet nazil oldu:
"Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın.Çünkü O, işitendir, bilendir. "
(Taberanî)