Sen ne güzel bir kitaptın beee muhteşem kesinlikle okumayan çok şey kaçırır.En başlarda kendisiyle konuşur gibi deneme tarzında olmuş öyle güzel elestiriler var ki sevgiye aşka hayata her şeye dair.Kendini bile (haşere olamadığını) çok güzel elestirmis.
İki bölümden oluşan bu kitap ilk bölümde yazarımızın kendi düşüncelerinden bahseder, kendisiyle savaşını anlatır. İkinci bölümde ise bu anlattığı özelliklere ayna olacak bir öykü anlatır. Öyküde bu bahsettiği özellikleri karakterimize çok güzel şekilde yansıtmış ve ilk bölümü tamamlayan bir bölüm olmuştur. Üslubu akıcı, sürükleyici bir kitap. Elinize aldığınızda bırakamayacaksınız. Kitabı tavsiye ederim, okuyacak arkadaşlarıma da keyifli okumalar dilerim.
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020129,2bin okunma
Sen nasıl güzel bir kitaptın ne öyle. Kendini kabullenme olduğun gibi varlığınla gurur duyma, yaşamaya devam etme üzerine yazılmış harika bir kitap okudum :) sayfalar su gibi aktı neredeyse bütün kitabın altını çizmek istedim herkese tavsiyemdir başucu kitabına eklenmeli. Kendinizi kötü hissettiğiniz zaman açıp okuyun derim
Canım kitabım, sen nasıl güzel bir kitaptın öyle... Keşke unutsam da tekrar tekrar okusam seni.
Bu inceleme yeni hesabımın ilk incelemesi olacak. Zira bende bıraktığı derin izlerden sonra kısa da olsa bir inceleme yazmazsam bu tatlı kitabıma ayıp etmiş olurum :)
Ben öyle güzel bir roman okudum ki; kimi zaman gülüp kimi zaman ağladım, kimi zaman da ufaktan tebessüm ederken buldum kendimi. Okurken sayfalarında kayboldum, zamanın nasıl geçtiğine anlam veremedim. Her bölümünde şükretmemiz gereken ne çok şey olduğunu, aslında özgürce namaz kılıp yine özgürce dua edebiliyor olmamızın da ne büyük lütuf olduğunu anladım. Her seferinde bu nimetler için şükrettim.
E bu kadar övdüm şimdi de biraz bu minnoş kitabımızın içeriğine değineyim:
İşgal altında olan Gecegüzü toprakları ile bu topraklarda madden ve manen itaate mahkum edilmiş; inançlarını açıktan yaşayamayıp gizlice yaşayan, işgalciler tarafından sürekli denetime tabi tutulan bir halk ve bu halkın içinde her şeye rağmen pes etmeden özgürlüğün peşinde koşan insanlar var: Leyla, Furkan, Ayşegül ve daha niceleri gibi.
Yüzbaşı ve Leyla'nın hikayesi ise fazlasıyla etkileyiciydi, hele o kırmızı güller... Yüzbaşı'nın her defasında Leyla'ya armağan ettiği kırmızı güller... Bu güllerin hikayesi ne kadar da manidar.
Bu kitap benim yazarın okuduğum ilk kitabı oldu ama son kitabı olmayacak inşallah çünkü hayran kaldığımı söyleyebilirim yazarımızın kalemine.
Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar dilerim :))
Peşin fikirler, muhakemesiz hükümlerdir(syf15)
Ve unutma...Aşabileceğin yollar çemberini büyütüp asıl varmak istediğin yere gelebildiğinde, en mutlu haline ulaşmış olacaksın (syf37)
Sakın ve ılımlı görünüyor olabilirim ama içinde fırtınalar kopuyor (syf61)
Parmak izlerimiz gibi eşsiziz hepimiz. Sen kendi parmak izini yansıtmak istediğin için
Ahhh sen ne güzel bir kitaptın öyle. Ayıla bayıla okudum. Lucy’nin ben sevilmeye layık değilim şeklindeki kalp kırıklığı beni perişan etti. Adam’ın sürekli kalbin benimle güvende ona çok iyi bakacağım telkinlerine eridim bittim. Keşke Adam gibi seven birini bulabilsek diye düşünüp durdum. Son cümlelerde gözlerim doldu. Toksikleşmeyen bir ilişki okumak istiyorsanız koşa koşa bu kitabı okuyun. Yetişkin içerik sizi rahatsız ediyorsa okumamanızı tavsiye ederim.
Ahhh… sen nasıl da tam da hayat bir kitaptın. Canım kadın kalemiyle yine döktürmüş. Öyle derin, güzel bir düşünce dünyası varki Şermin Yaşar’ın bunu kitaplarıyla, sözleri ile yapmış olduğu çalışmalarla da çok güzel ortaya koyuyor fikrimce.
Öykülerini çok sevmiştim. İlk romanını da büyük bir merakla okumaya başladım ve tam da Şermin Yaşar’ın
Ah ne güzel kitaptın sen:) Mahir Ünsal Eriş'le tanışma kitabım ve miss gibi çiçek gibiydi..Ben hep söylerim hikaye, öykü okumayı sevmem,yarım kalmışlık hissi veririr bana diye ve bunu yenmeyi en çok Şermin Yaşar kitaplarıyla öğrenmeye başladım,kendisini çok severim.Sanırım yanına katacağım yeni yazar Mahir Ünsal Eriş oldu.Ben yazarı sevimli bir dede sanıyorken çok genç biriyle karşılaşmakta ayrıca şaşırttı :))
Kitap sekiz kısa öyküden oluşuyor,her birinin kendine has ayrı bir duygusu var,çok samimi,içten ve sokak, komşu, akraba gibi her an karşılaşmamız mümkün öyküler.Arka kapak yazısında da dediği gibi " küçük insanların büyük duygularını anlatışıyla" her kalbe biraz dokunuyor.Anlatım tarzı öyle ki Bandırma'ya gitmek, salçalı Biga tostu bile yemek istedim.
Toparlayacak olursam tanıştığıma okuduğuma, oldukça memnun oldum..öykü severlere kesinlikle tavsiyemdir sevmeyenlere de sevebilmeleri adına yine kesinlikle tavsiyemdir.Genelde en sevdiğim öykü diye belirtilir ama ben en hüzünlendiğim ve içime dokunanları söylemek istedim; "kanatlarımız olsa be Metin" ve "Malibu" ayrı dokundu.Okumayı düşünen herkese keyif dilerim..Hoşçakalın..