Dönüşüm; aynı duvarlardan, aynı yüzlerden, aynı yollardan, aynı zamandan hatta aynı saatlerden kurtulmak, dünyayı kanepenin altına sığdırmak ve o dünyayı tanınmamış bir yüzle çerçeveleyip güzelleştirerek gerçek dünyanın duvarına asmak, iyi ve kötü olarak nitelendirilen bütün sıfatları yeniden anlamlandıran bir çöküş veya daha bir insan kalma serüveni, bir çekmece gözüne sığdırılabilme ümidi... Kaçmak, kaçmak daha da kaçmak, en ıssız yerine kaçmak bilinmeyenin.
Bu romanı bugün elime aldım. Öyle alelade bir gün. Bilirsiniz işte, aynı saatte uyanmak, kahvaltı yapmak, aynı işleri yapmak belki biraz düşünmek vs... Bugünün dünden tek farkı -o da her gün olduğu gibi- gündüzün biraz daha kısalması. Ama bugün bu roman, aylar sonra bir kez daha odada volta atmama neden oldu. Bir kitap düşünün, farenin bile uğrayamayacağı bir odanın her tarafında insanda her an bir böcek görebileceği hissiyatı uyandıran. Ama yanılıyordum. Çünkü asıl böcek bendim ve asıl kendimi aramalıydım. Çünkü aylardır gündüzlerden kısa kısa aynı günü yaşıyorum. İnsanın saatlerce kendi fotoğrafını izlemesi gibi bir şey bu. Ölesiye donuk ve çirkin bir fotoğraf. Zaten başka türlü anlatamam, taşacak olan bir ruhun bir bedende hapsedilmeye çalışılmasını. İşin en acı tarafı da Samsa'nın ruhu, başkalarının isteklerinin sorumluluğu altında ezilmeyip taşarken benimkinin kaçmayı bir delilik sayması. Bu kadar manevi ağın arasından sıvışıp kaçmak! Bütün sorumlulukları, bütün yakınlıkları, bütün ağları ve bağları koparıp kaçmak! Kaçmak... Kaçmak... Kaçmak...