Nedense içimden yazmak gelmiyor işte. Bazen kalemi öylece parmaklarımın arasında çevirmek, beyaz kağıtların üzerinde gezdirmek tarifsiz bir huzur veriyor. Dinlenmenin çok egzotik bir versiyonu. Lisede, yıl sonunda, geri kalan öğrencilere ders verirdi öğretmenler. Biz sınıfın sivrileri arkalara geçer, pencereden gelen bahar kokuları eşliğinde fısıldaşıp gülüşürdük birbirimizle. Aynı böyle bir his.. Sonbahar bütün görkemi ve renkleri ile geçip gidiyor ama yine birşey yazmak gelmiyor içimden. Belki var oluşta başka bir katman yada bilinç düzeyi arıyorum kendime. Bütün notalar o kadar hızlanıyor ki sadece tek bir sese dönüşüyor. Aklımdaki sonsuza akma isteğini dizginlemeye çalışıyorum. Böyle zamanlarda kendini birşeylere kaptırmak, zamanı unutmak çok zordur. Gerginliği bütün milisaniyelerin üzerine siner. Kendinizden uzaklaşmanıza izin vermez. Kendinizi Collective den kopmuş bir Borg gibi hissedersiniz. Böyle bir durumda tek çare zamana yayılan bütün benleri geri çağırmak, sonra dünyaya gelmemize neden olan o çok sevdiğimiz şeyi hatırlamak ve ona dokunmak..