Sevgi, tanımlarakta bile büyük güçlük çektiğimiz bu şey, tek hakiki gerçek ve kalıcı olan yaşam deneyimidir. Kor- kunun karşıtı, ilişkilerin özü, yaratıcılığın aslı, gücün ince- liği, kim olduğumuzun girift bir parçasıdır. Mutluluğun kay- nağı, bizi birleştiren ve içimizde yaşayan enerjidir.
Sevginin bilgiyle, eğitimle ya da güçle hiçbir ilgisi yoktur; davranışın ötesindedir. Hayatta kaybolmayan tek armağan- dır da. Nihayetinde, gerçekten verebileceğimiz tek şeydir. Bir yanılsamalar dünyasında, bir hayaller ve boşluklar dünya- sında, sevgi hakikatin kaynağıdır.
Bununla birlikte, tüm gücü ve görkemine karşın bulun- ması, anlaşılması zordur. Bazıları hayatlarını sevgiyi ara- yarak geçirir. Onu hiç bulamayacağımızdan, bulmuşsak de- ğerini bilmeyeceğimizden ya da kaybedeceğimizden korkar, sürmeyeceğinden endişe ederiz.
Sevginin neye benzediğini bildiğimizi düşünürüz, çünkü çocukluğumuz boyunca sevgi resimlerini kafamızda biçim- lendirmişizdir. En yaygın resim romantik idealdir: özel biriyle tanışınca, birdenbire bütün olduğumuzu, her şeyin harika olduğunu hissederiz ve sonsuza dek mutlu yaşarız. Elbette gerçek hayatta, resmi bu kadar romantik olmayan ayrıntı- larla doldurmak zorunda kaldığımızda, verdiğimiz ve bize verilen sevginin çoğunun koşullu olduğunu görürüz ve kalbi- miz kırılır. Ailelerimize ve arkadaşlarımıza verdiğimiz, onla- rın bize verdiği sevgi bile beklentilere ve koşullara dayalıdır.