Nasreddin Hoca fıkraları ben küçükken okul defterlerimizin arkasında karton kapağa baskı şeklinde eklerlerdi ve ordan okurdum ya da takvimlerde çok fazla yer alırdı. Nerde okusam hep mensur yani düz yazı şeklindeydi. Türkçe ÖABT derslerimize çalışırken şöyle bir soruya denk gelmiştim: "Hangi yazarımız Nasreddin Hoca Fıkralarını manzum şekilde
incelemeye kitabın başında yer alan takdim bölümünde yer alan yapıt hakkında bilgi veren bir paragraf ile başlıyorum: "elinizdeki kitabın hedefi; abdülhamid hakkındaki bazı iftiralara cevap verme gayesinde matuf bir çalışmadır. peyami safa, ayşe osmanoğlu'nun hâtıralarının (babam abdülhamid) yayımlanmasını tepkiyle karşılamış ve milliyet gazetesindeki köşesinde bir takım hakaret içeren makaleler kaleme almış, m. raif ogan da bu yazılara karşılık olarak elinizdeki kitabı hazırlamıştır. biz bu kitabı sadece raif ogan'ın yazıları neşretmekle kalmayıp, ehemmiyetine binaen "ek"lere aldığımız makalelerle de bir dönemin zihnî alt yapısını göstermek istedik. özellikle şevket rado 'nun makalesi bir dönemin hangi fikirleri sansürlediğini ortaya koyması açısından önemlidir."
belirtildiği üzere kitabın içeriği net bir şekilde anlaşılıyor. sonraki soru geliyor önümüze: hangi taraftan bakıyor yazar? konu üzerine yeterli denilebilecek derecede araştırma yaptım ve kitaplar okudum ki başlıca kitap ayşe osmanoğlu'nun babam sultan abdülhamid adlı kitabını. raif ogan'ın tarafsız yaklaştığını görüyorum konuya. peyami safa'nın ise böylesi kindar yaklaşımı ve yazdığı metinler kanımı dondurdu. raif ogan yaşadığı dönemin de etkisiyle ağır bir dile sahip. anlamak için bazen kelimeleri sorgulatmak gerekebiliyor. dili dışında olayları kronolojik olarak sıralamış olması anlamak açısından çok büyük bir değere sahip.
İzin verirseniz sizlere ilkbahardan söz açmak istiyorum.. Bahar sözünün bize yeşermeyi, çiçeklenmeyi hatırlattığını tekrarlamaya tabiî lüzum görmüyorum, Her çiçeğin bir gayesi vardır. Eğer sadece çiçekler açar, ağaç renklere boğulur, fakat sonunda meyvalar gelmezse o çiçeklerin belki hoşluğu sürer ama mânası kalır mı?
***
Ömürlerinin ilkbaharında