Avare dolaşıyorsun, dolaşıyorsun. Yürüyorsun. Tüm anlar biriyle eşdeğerde, tüm mekanlar birbirine benziyor. Hiç acele etmiyorsun, hiç şaşırmıyorsun. Meydan saatlerine bakmıyorsun. Uykun yok. Aç değilsin. Hiç esnemiyorsun. Kahkahalarla gülmüyorsun hiç.
Oturuyor ve beklemek istiyorsun sadece, bekleyecek bir şey kalmayana kadar beklemek. Gece olsun, saatler vursun, günler geçip gitsin, anılar silikleşsin...
İyi bir sistem bence kötü olanı da iyileştirir. Kötü bir sistem ise bir süre sonra iyiyi bile bozabilir. Yani su kirliyse balıkları geliştirip eğitmenin bir çaresi yok. Bir süre sonra o kirli suda hepsi boğulacaklar zaten.
“Her sınıfta kabuğunun içinde keşfedilmeyi bekleyen bir çocuk mutlaka vardır.
Sanırım ben de istiridyeleri seviyorum;
o inciyi ortaya çıkarmak, mesleklerin en güzeli..”
“…yetişkin çocukların içinde doldurulamayacak bir boşluk vardır. Mutsuzluklarının gerçek nedenini hiçbir zaman anlayamadan, sürekli bir daldan diğerine atlayarak ömürlerini geçirirler.”
“Çocuk, koşullu sevgi ile büyümüş ve kalıplaşmışsa, duygusal bakımdan gelişemez. İçindeki çocuk utanca boğulur. İç çocuğu duygusal bakımdan büyüyemeyen insana yetişkin çocuk diyoruz. Beden yetişkinin bedeni, ama duygusal bakımdan hâlâ çocuk.”
“ Bu kargaşanın, bu acımasızlığın, bu hoyratlığın içinde biz, birbirine sığınan iki çaresiz insanız.” İşte bu cümleyi duyunca sen geldin aklıma. İyi ki sana rastlamışım…”