Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bugünkü ortama çok güzel bir tespit ve teklif var Seyyid Ahmet Arvâsî’ den, “İslam’ı kurtarmayı bırakın, İslam’la kurtulmaya bakın.”
Cemiyetin sefaleti üzerine bina edilmiş zenginlikler, maddi ve manevi felaketlerin kaynağı haline gelir.
Reklam
İslâmiyet, millî varlığı ve değerleri inkâr etmez, ondaki "küfrü" aylıklar milleti yıkmadan -bilâkis güçlendirerek- müslümanlaştırır.
Sayfa 57 - Burak YayıneviKitabı yarım bıraktı
Biz, peygamber tebliğlerinin yozlaştırılabileceğine, istismar edilebileceğine, değiştirilebileceğine, yanlış yorumlanılabileceğine ve fakat sunî bue din kurulamayacağına inanırız. Zaten bugün yeryüzünü işgal eden birçok "bozuk din" maalesef çok defa bozulmuş, saptırılmış veya toplumun batıl itikatları ile karışmış peygamber tebliğlerini ve şaşırtılmış mukaddes inançlarını ifade eder.
Sayfa 53 - Burak YayıneviKitabı yarım bıraktı
İslâmiyet, «ırk vakıasını» inkâr etmez. Ancak, bu gerçeğin istismarına da şiddetle karşıdır. «Üstün ırk», «aşağı ırk» gibi iddia ve ithamlarla insanları, kategorilere ayırmak isteyen bütün fikir ve görüşleri, «cahiliye devri alışkanlıkları» olarak reddeder. İslâm'da, ilim ve siyaset adamları, bu gerçeği bilerek hareket etmek zorundadırlar. Yüce ve mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: «O gökleri yaratması, o yerleri yaratması, dillerinizin ve renk-lerinizin birbirine uymaması da O'nun âyetlerindendir. Gerçekten, bunlarda, bilenler için, elbette ibretler vardır». (Bkz. er-Rûm Sûresi, âyet. 22) İslâmiyet, «biyolojik irk» mefhumunu, bir vakıa olarak kabul etmekle birlikte, «biyolojik ırkçılığı», «rk üstünlüğü iddialarını» kesin olarak reddeder. Yüce ve mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de belirtildiğine göre, «Allah yanında en şerefli olan insanlar, kavimler ve ırklar, «takvada», yani en samimi mânâda Allah ve Resulüne hizmet etmede ileri olanlardır. Bu konuda şöyle buyurulur: «Ey insanlar, biz, sizleri, bir erkek ile bir kadından yarattık ve sonra birbirinizle tanışasınız diye, sizi şubelere (ırklara, kavimlere) ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki, Allah yanında en şerefliniz takvada en ileri olanınızdır». (Bkz. Hucurat Sûresi, âyet 13) | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 56.
Sayfa 56 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
İnsanda, hayrete şayan bir «umumî kabiliyet», üstün bir zekâ ve idrak ile hiç de küçümsenmeyecek bir «irade» ve «tercih gücü» vardır. İnsan, bunlarla hem « hayra», hem «şerre» yönelebilmekte... Böylece «çatallı bir yol ağzında bırakılmış» olan insanoğlu, elbette tercihlerinden sorumlu olacaktır ve günü gelince hesap verecektir. Yüce ve mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim'den öğrendiğimize göre: «(Allah) ona (insana), hem kötülüğü, hem (de ondan) sakınmayı ilham (eder)». (Bkz. Eş-Şems Sûresi, âyet 8) Elbette, Allah, insandan iyi ve doğru yolu tercih etmesini ister. Nitekim şöyle buyrulur: «Emrolunduğun gibi dosdoğru yürü». (Bkz. Hûd Sûresi, âyet 112) Çünkü: «İyilik de, kötülük de bir olmaz». (Bkz. el-Fûssilet Sûresi, âyet 34) | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 54.
Sayfa 54 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
Reklam
Allah, insanı, üstün kabiliyetlerile donatmış, Arz'ı ve kâinatı insanın hizmetine vermiş ve insandan sadece Allah'a ibadet etmesini istemiştir. İnsan, bütün yaratılmışların en şereflisidir; o, Allah'tan başkasını «ilâh» edinirse, kendi şerefini alçaltır. Bu sebepten yüce ve mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: «Gökleri ve yeri, yok iken var eden O'dur» ve «İşte Rabbiniz olan Allah! O'ndan başka bir ilâh yoktur. Artık (yalnız) O'na ibadet edin». (Bkz. el-En'am Sûresi, âyet 101-102) | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 46-47.
Sayfa 46 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
“İlim, Allah'ı inkâra değil, tanımaya vesile olmalıdır. Allah'a ulaşmayan bir ilim, neye ulaşabilir ki...?” | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 49.
Sayfa 49 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
Elbette, Allah'tan başka her şey mahlûktur ve elbette Allah'tan başka her şey helak olmaya mahkûmdur. Çünkü tek ve gerçek varlık sadece Allah'tır. Bütün bunlarla birlikte, topyekûn mahlûkat, çeşitli ve geçici biçimler ve ifadeler içinde, birer «âyet» ve «mesaj» olarak, Cenab-ı Hakk'ın fiillerinden, sıfatlarından ve isimlerinden haberler getirmekte olan «ilâhî eserler»dir. Bu halleri ile asla inkâr edilemezler. Üstelik, Allah'ı hatırlattıkları müddetçe de güzel ve iyi şeylerdirler. | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 42.
Sayfa 42 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
Allah, ezelî ve ebedî hayat sahibidir ve bu «Hayat» sıfatına ait tecellilerle bütün hayat tezahürlerinin yegâne kaynağıdır. Bu âlemde müşahede ettiğimiz bütün kıpırdanışlar, bitmez ve tükenmez bir hayat kaynağının varlığına şehadet etmektedirler. Her canlı mahlûk, bize, yüce «Hayy» ismini öğretmek için gönderilmiş birer mesaj gibidir. Biz, bu mesajlara bakarak, geçici ve fânî formlar içindeki hayat tezahürlerine rağmen, bizim hayat ve diriliğimizden çok farklı, ezelî ve ebedî olan bir hayatın varlığını idrak etmeliyiz. | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 35.
Sayfa 35 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
Reklam
Yaratılmışlar, «varlığın» ve «yokluğun» kokusunu, birlikte ve bir arada taşımalarına rağmen, yine de bir «şey»dirler. Yaratılmışlar, ne «hiç»>, ne de «hep»tirler. Bu fânî ve geçici varlıkları, «yok bilmek» de, «ezelî ve ebedî sanmak» da yanlış... Mümkünati, inkâr etmek, bir idrak hatası ise, onu ilâhlaştırmak da düpedüz küfür… | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 30.
Sayfa 30 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
İnsan, sınırlı yaratılmakla birlikte, "sonsuzluğa vurgun' dur. Bunu asla garip bulmuyoruz. Garip olan, insanın «sınırlıda sonsuzu», «mahlûkta Hâlık'ı» araması değil «buldum» vehmine kapılarak «sonluyu sonsuz», «mahluku hâlık» sanmasıdır. Halbuki Íslâm'da, tevhid ve tasavvufun sırrı, şu kaide içinde özetlenmiştir: «O ki, Allah sanırsın, o sandığın şey, Allah'ın varlığını idraklerden gizleyen bir perdedir». Aklımıza ve tasavvurumuza ulaşan hiçbir şey ve hayal, asla ilâh olmaz. Allah, objektif ve sübjektif bir varlık değildir. O, «mutlak varlık tır. O'nu hayal ve tasavvur etmek mümkün değildir. Bu sebepten İmam-ı Rabbanî Hazretleri şöyle buyururlar: «Allah, tecelli eder, ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinde, onun da ötesinde...» Evet, sonsuza kadar «ötelerin ötesinde... » | Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 26-27.
Sayfa 26 - Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.