Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rüya olağanüstü bir şiir, tam yerini bulan bir alegori, benzersiz bir mizah ve nefis bir ironidir. Rüya, dünyaya özgün ve idealleştiren bir ışığın içinden bakar, özlerini ya özlemesine kavrayarak burada gördüklerimizin etkisini artırır. .
"Marquis d'Hervey zihinsel yetilerin uykuda özgür ve uyanık oldukla- rını, sadece duyuların engellendiğini ve dış dünyaya kapatıldığını söylüyor. D'Hervey'e göre uyuyan kişi düşüncelerinin özgürce salınmasına izin veren ve ama duyularını kapatan birinden farklı değildir. Uyuyan bir kişinin düşünceleriyle uyanık düşünceler arasındaki tek fark, uykudaki düşüncelerin nesnel şeyler gibi görsel olarak algılanması, dış dün- yadaki nesnelerden ayırt edilememesi ve hatıraların şimdiki zamana aitmiş gibi algılanmasıdır."
Reklam
Uyurken algı dışındaki (zihin, zekâ, düşünme gücü, bellek ve ahlak gibi) bütün ruhsal meziyetlerimiz ayrı kalır. Tek fark bütün bunların hayali ve hareketli nesnelere uygulanmasıdır. Rüyayı gören, deliyi ve bilgeyi, celladı ve kurbanı, cüceyi ve devi ve şeytanı ve meleği oynayan bir oyuncudur. .
"Rüya, psikolojik etkinliğin normal bir insanın beyninden bir delinin beynine geçmesi gibi bir şey." ..
Sayfa 93 - FechnerKitabı okuyor
:D :D
Gerçekten de rüyalar birbirinden kopuk parçalardan oluşuyor, en çelişkili şeyleri bir araya getirmeleri bizleri şaşırtmıyor, imkânsızlıkları mümkün kılıyor, uyanık yaşamımızdaki önemli bilgileri bir kenara atıyor, bizi etik ve ahlaki açıdan duyarsızmışız gibi gösteriyor. Uyanık hayatta, rüyada davrandığımız gibi davransak, herhalde insanlar deli olduğumuzu düşünür. Rüyada konuştuğumuz gibi konuşsak, rüyada anlattıklarımızı anlatsak, uyanık yaşamda şaşkın ya da salak intibası bırakırız.Böyle düşünerek, rüyada psikolojik etkinliğin çok azaldığını, özellikle de yüksek zihinsel yeteneklerin askıya alındığını ya da en azından ağır bir darbe aldığını dillendirmiş oluruz.
415 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
NIETZSCHE AĞLADIĞINDA-IRVIN D. YALOM
"Bir kitap bizi alıp diğer kitapların üzerine çıkarmıyorsa o kitabın neresi iyidir?" diyerek başlamak istiyorum müsaadenizle. . Kitaptaki kurgu ile gerçek kadar harman oluyorsunuz okuduktan sonra! Ünlü Psikiyatrist Irvin D. Yalom tarafından kaleme alınan kitap, 1880'li yılların Avrupa'sında geçiyor. Kitaba konu olan olaylar, kitaba da ismini veren, Friedrich Nietzsche, Josef Breuer(solunum ve denge fizyolojisi doktoru), Sigmund Freud gibi ünlü isimlerin etrafında, kişinin kendi hakikatini araması temasıyla karşımıza çıkıyor. Kitabın en can alıcı cümlesi, "Hakikatin ne kadarına dayanabilirim?" i sorgulatıyor insana Yalom. Ne derin bir sorgulayış,,, 'İnsanca' duyguların yine 'Pek İnsanca' yaşandığı sürükleyici bir BAŞYAPIT!.. Kim hasta? Kim doktor? çoğu zaman karışıyor. Hastasına 'hasta' bir doktor, Doktoruna 'doktor' olan bir hasta. . Ölüm ve özgürlük karşısında duyulan dehşet! "Amor fati" YAZGINI SEV! diyor Nietzsche. Hayatın en üst düzeyde olumlanması, onun eserlerine konu olmuş felsefesi. Ben kendi payıma düş'eni aldım, herkesin de nasiplenmesini öneririm sayın okurlar. Tam bir psikoterapi bu kitap.
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,7bin okunma
Reklam
Sigmund Freud (1910), kişinin bilinçdışında kendi ölümüne dair bir tasarımın bulunmadığını, bu nedenle buna yönelik bir kaydın olamayacağını söylemiştir. Madak ise ölüme ve hatta kendi ölümüne dair o kadar çok yazar ki, sanki erken ölümüne dair acı bir kehanette bulunur gibidir
... sırf Avusturyal hekimin biri - Dr Sigmund Freud'dan söz ediyorum, mutlaka adını işitmişsinizdir- çocuklarla anne babaları arasındaki sağlıksız ilişkiler üstüne bir seyler yazdı diye, günümüzde insanlar her seyin suçunu kendilerinde arıyorlar.
Auschwitz’deki kuru tahtalar/Victoryen kültürün pelüş tarzı sedirleri
Sigmund Freud bir keresinde “Birbirinden son derece farklı bir dizi insanı aynı şekilde açlığa terk edin. Kaçınılmaz açlık dürtüsünün artışıyla birlikte, bütün bireysel farklılıklar bulanıklaşacak ve bunun yerine doyurulmamış bir güdünün tekbiçimli dışavurumu görülecektir,” demişti. Şükürler olsun ki Sigmund Freud toplama kamplarını içerden tanımaktan kurtuldu. Onun hastaları, Auschwitz’deki kuru tahtaların üzerine değil, Victoryen kültürün pelüş tarzı sedirlerine uzanıyordu. Toplama kamplarında “bireysel farklar bulanıklaşmıyordu," tam tersine daha bir farklılaşıyordu; orada insanların, hem domuzların hem de azizlerin maskeleri iniyordu. Artık “aziz” sözcüğünü kullanmakta tereddüt etmeniz gerekmiyor: Auschwitz’de önce aç bırakılan, sonra da karbonik asit enjeksiyonuyla öldürülen ve 1983 yılında kilise tarafından kutsanarak aziz ilan edilen Peder Maximilian Kolbe’yi düşünün.
Eski Mısır'da Güneş-Tanrı Ra her gece karanlık batıdaki yerine battığında, baş şeytan olan Apepi'nin önderliği altında bütün şeytanlar ona saldırır. Ra, bütün gece onlarla dövüşür ve hatta bazen karanlığın güçleri mavi Mısır göklerinde onun ışığını karartmak ve zayıflatmak için bulutlar gönderir. Güneş Tanrı'ya bu her günkü savaşında yardım etmek için Thebes de ki tapınağında her gün ayin yapılır. Düşmanı Apepi, mumdan yapılmış korkunç çehreli bir timsah suretinde ya da kangallı bir yılan biçimiyle simgelenir ve üzerine şeytanın adı yeşil mü rekkeple yazılır. Üzerine yeşil mürekkeple Apepi'nin diğer bir resmi çizilen bir papirüs bir koruyucuya sarılarak resim siyah saçla bağlanır, üzerine tükürülür, taş bir bıçakla üzerine vurularak yaralanır ve yere atılır. O zaman rahip onun üzerine sol ayağıyla yeniden basar ve sonunda onu belirli bir ağaçtan ya da ottan yapılmış bir ateşte yakar. Apepi'nin kendisi böylece kesin olarak yok edildikten sonra başlıca şeytanlarının, onların babalarının, annelerinin ve çocuklarının mumdan figürleri yapılır ve aynı biçimde yakılır. Bu ayine belirli efsunların okunması da katılır ve bu ayin yalnızca sabahleyin, öğleyin ve akşamüzeri değil, fırtına koptuğu ve şiddetli yağmur yağdığı ya da siyah bulutlar güneşin parlak ışıklarını kapatmak üzere göğü kapladığı zamanlarda da yapılır. Karanlık bulut ve yağmurun şeytanları, figürlerine karşı yapılan kötülükleri kendilerine karşı yapılmış gibi duyumsarlar; hiç olmazsa bir zaman için geçip giderler ve iyilikçi Güneş-Tanrı zafer kazanarak yeniden parlar."
Sayfa 100 - From frazerKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.