Karanlıktan daha karanlık veya beterden daha beteri de var. Olmaz artık, dediğin ne varsa olabilir. İmkânsız görünen bile imkân dahilindedir. Daha kötü ne olabilir ki, diyerek ahvali küçümsememek gerek; zira kaderi sınamak tehlikelidir. Daha kötüsü de mümkün.
"يريد الله بالمؤمن خيرًا وإن ابتلاه، فيُخفي عنه حسن العواقب اختبارًا ليقينه ولو أبصر المؤمن ما خفي من لطف ربه لاستلذ البلاء كما يستلذ العافية."
"Allah belâ ile imtihân etmiş olduğunda dahi, mu’min için ancak hayrı ister. Bu yüzden yakînini sınamak için belânın arkasındaki güzellikleri ondan gizlemiştir. Şayet mu’min Rabb’inin lutfundan gizlenenleri bilse, âfiyette bulduğu lezzeti belâda da bulurdu."
Bu hafta sonunun kelimesi ‘Sınav’..
Sınav sözcüğü ‘sınamak’ fiilinden, sınamak da ‘sın’ diye bir sözcükten gelir. ‘Sın’ eski Türkçede ‘insan bedeni’ demektir. ‘Boy, pos, endam, dış görünüş’ gibi anlamları da vardır.
Yani ‘sınamak’, ‘boyunun ölçüsünü almak’ demek.
Bunun Arapçası ‘imtihan’. Onun ise kökü ‘sıkıntı çekmek’ anlamındaki ‘mihnet’..
Yani şunu diyebiliriz ki;
Sürekli sıkıntı çekip,
boyumuzun ölçüsünü alıyoruz bu hayattan.
Güzel döngü...
(Alıntı:
"Aramaya gittiğim şey; bu dönüşü olmayan noktanın bıraktığı izlenim, bu köklü kopuşun bilinci. Yoklamak, sorgulamak, sınamak istediğim, bu mekansızlıktaki, bu yokluktaki, ize, söze, Öteki'ne dair her türlü arayışın temellendiği bu çatlaktaki köklenişim."