"Tabiatın mevsimleri gibi aşkın da mevsimleri var. Bazen yazın ortasında kışı bazen de kışın ortasında yazı yaşarsın. Eğer benim gibi birkaç kere aşık olursan sakın unutma; erkekler bir müzik kaseti gibidir. Onları ilk dinlemeye başladığında seni çok hoş duygular içine sokarlar, ayaklarını yerden keserler. Sonra... Bir gün Bir de bakmışsın ki bant tam orta yerinden kopmuş. Bir başına öylece kala kalırsın. Umarım senin aşk bandın hiç kopmaz. Sen hayatında bir kez aşık olan kadınlardan biri olursun."
Savaş buydu demek ki! Anormal olan şeyleri nasıl da normalmiş gibi görmeye başlamıştık. Kendimizle, savaşla, kısacası her şeyle alay ediyorduk. Her şey yolundaymış gibi olaylara mizahi bir gözle bakıyor, adeta başka bir direniş sergiliyorduk. Yaşananlar sanki savaş değil de bir masal gibiydi. Direnişin 'bin bir geceye" sığdırılan bir masal. Kadınlar her gün makyaj yapıyor, erkekler ise yolunda gitmeyen her şey için fıkralar uyduruyorlardı. Her yerde, her şeyde gizli bir direnişimiz vardı...