Kaç hayat tanırsın bir kitapta?
Kaç yolculuğa çıkarsın?
Ve kaçından sağ çıkabilirsin bu yolculukların?
Yaralar vardır, kabuk bağlar. Kurcalamadığın zaman kanamaz. Ama bir gün bir bakmışsın, deşilmiş yaran. Hiç olmadığı gibi, hiç olmayacak bir zaman.
"Sana hangi derdimle ağlayayım bilmem ki," diyordu
"Çünkü bir insanı etkilemek ona kendi ruhunu vermel tir. Etkilenen kişi artık kendi fikirleriyle düşünemez, kend tutkulariyla yanıp tutuşamaz hale gelir. Sahip olduğu er demler bile gercek debildir arnk. Günahlan bile ödünctun günah diye bir şey varsa tabii. Artık bir başkasinın müziğin deki bir yankidan, kendisi icin vazılmamış bir rolu oynayan bir oyuncudan ibarettir. Oysa yaşamın amacı kendi kendini gelistirmek, tekâmül etmektir Dinyaya gelme sebebimiz zümüzün farkina varmaktr. Bugünlerde insanlar kendile rinden korkar oldu. Görevlerin en ulvisini, kendilerine karşı olani unuttular. Havirseverler havirsever olmasina, açlan doyurup yoksulları giydiriyorlar Gelgelelim kendileri çınl çıplak, ruhları açlıktan kivraniyor. Cesaret denilen şey insan liği çoktan terk etmiş. Belki de hiç cesur olmadik. Ahlakın temelindeki toplum korkusu, dinin sırrı ise Tanri korkusu: Iste bizi yöneten iki sev. Yine de..."
Hepimizin kendimize göre bir lisanı var. İki kişi aynı dili konuştuğu halde, biri ötekini anlayabilmek için onun söylediklerini kendi içinin diline tercüme eder
"Erkek olmak ve kadın olmak cinsiyetten ibaret değil ki, bu bahisteki sırri iyi bellemek gerekir. Nefis müennestir (di- Müennes nefsi islah edemeyen kişi ister erkek olsun ister kadin olsun (dişi) nefsin e elindedir. Kadınların bir akılla dokuz nefsi güttüğü ama erkeklerin dokuz akılla bir nefsin hakkından gelemediği malumdur. Asıl şaşılacak
Zeami Japon aktör ve oyun yazarıdır. Başyapıtı olan Fūshi kaden dışında, aktörler için pratik ders kitapları yazmış ve Noh tiyatrosunu ciddi bir sanat dalı olarak kabul ettirmiştir. Kitaplarında, mistik Japon felsefesi yer bulmuştur.
Zeami hem samuray sınıfı için ortaya çıkan ve ilkelerinin çoğu dövüş sanatlarının ilkelerini de yansıtan
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir.
_Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler.
_Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Şu anda d uygusal olarak kusursuz ş ekilde düzeltildim; zihnimde, bedenimde ve ilişkil erimde işleyen ilahi bir deng e var.
Bu andan itibar en karşılaştığım h er insana h uz ur ve m utluluk i fade etmey e karar v eriyorum. M utluluğum un ve huz ur um un
Tanrı'dan geldiğini biliyorum çünkü Tanrı'nın ışığını, s evgisini ve gerç eğini başkalarına t utt ukça, k endimi de sayısız ş ekill erde
kutsuyorum ve iyil eştiriyor um. Bütün insanlığa Tanrı' nın s evgisinin güneş ışığını yayıyorum. Tanrı' nın ışığı b enim içimden
parlıyor ve yolumu aydınlatıyor. H uz ur, n eşe ve mutluluğu ifade etmem emr edildi.
Hacc tecrübesi bana neler öğretti.
Kişi hacca giderken kendi kendine "hacc ne demektir diye sormalı ve haccın Allah'a doğru yükselmesi olduğunu bilmelidir." Hacc ibadeti pek çok şeylerin aynı anda gösterisidir.
Gösteride Allah, sahnenin yöneticisidir. Adem, İbrahim, Hacer ve şeytan başlıca karakterleridir. Sahneler Mescid'ûl
Çünkü bir insanı etkilemek ona kendi ruhunu vermektir. Etkilenen kişi artık kendi fikirleriyle düşünemez, kendi tutkularıyla yanıp tutuşamaz hale gelir. Sahip olduğu er- demler bile gerçek değildir artık. Günahları bile ödünçtür; günah diye bir şey varsa tabii. Artık bir başkasının müziğindeki bir yankıdan, kendisi için yazılmamış bir rolü oynayan
"Çünkü bir insanı etkilemek ona kendi ruhunu vermektir. Etkilenen kişi artık kendi fikirleriyle düşünemez, kendi tutkularıyla yanıp tutuşamaz hale gelir. Sahip olduğu er- demler bile gerçek değildir artık. Günahları bile ödünçtür; günah diye bir şey varsa tabii. Artık bir başkasının müziğindeki bir yankıdan, kendisi için yazılmamış bir rolü oynayan bir oyuncudan ibarettir. Oysa yaşamın amacı kendi kendini geliştirmek, tekâmül etmektir. Dünyaya gelme sebebimiz özümüzün farkına varmaktır. Bugünlerde insanlar kendilerinden korkar oldu. Görevlerin en ulvisini, kendilerine karşı olanı unuttular. Hayırseverler hayırsever olmasına, açları doyurup yoksulları giydiriyorlar. Gelgelelim kendileri çırılçıplak, ruhları açlıktan kıvranıyor. Cesaret denilen şey insanlığı çoktan terk etmiş. Belki de hiç cesur olmadık. Ahlakın temelindeki toplum korkusu, dinin sırrı ise Tanrı korkusu: İşte bizi yöneten iki şey. Yine de..."
Dervişlik özüne hakim olmaktır,
Esir-i nefs olan derviş değildir.
Aşkı rehber edip hakkı bulmaktır
Keşkül, teber, asa , tığ, şiş değildir.
İbadet namına kalkıp oturma,
Bağırma, tepinme, göğsüne vurma,
“Yahü!” “Yahak!” diye köpürüp durma