EY ÖLÜM TERZİLERİ, EV YIKICILAR, SÜRGÜN USTALARI…
EY BİR HALKI DİZLERİNİN ÜSTÜNDE GÖRMEKTEN GÖNENEN SAHTE EŞİTLİK!
EY KORKUYU SEVGİ SANAN AŞAĞILIK DUYGUSU.
SİYAH VE BEYAZ DIŞINDA RENK TANIMAYAN ALACAKARANLIK.
İKİ YANINDA İKİ SÜNGÜYLE ŞIMARIK CESARET.
KONUŞMAK YERİNE BAĞIRAN ÖZGÜRLÜK.
EY GÜLERKEN ISIRAN İYİLİK, AŞAĞILAYAN ÖZVERİ, CEZASIZ SUÇ.
EY
Hey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları... Ey bir halkı dizlerinin üstünde görmekten gönenen sahte eşitlik! Ey korkuyu sevgi sana ama aşağılık duygusu. Siyah ve beyaz dışında renk tanımayan alacakaranlık. İki yanında iki süngü ile şımarık cesaret. Konuşmak yerine bağıran özgürlük. Ey gülerken ısıran iyilik, aşağılayan özveri, cezasız suç. Ey dağları düzlükle ölçmeye kalkan sığlık. Çokluğuna güvenen yanlışlık. Bir suçu, daha büyük bir suçla hafifleten tükeniş. Kendinden korkan öfke. Kan ter uykulara yastık olan taş. Ey başkasının bahçesindeki gergedan. Bir halkın türküsünü odalarda boğacağını sanan sağırlık. Ey dağları evlerin üstüne yıkan cinnet. Ey narcissus. Kan ve gözyaşı. Yalnız gövdesiyle var olan sevgisizlik. Kendi ışığıyla yanan pervane. En yüce değeri zulüm olan ahlak! Ordularıyla soluk alan haksızlık. Ey kardeşliğin süreğen kışı. Bir halkın onuruna yağan kar.
Çeçen Cumhuriyeti Başbakanı Mamodayev Yeraği Türkiye'ye geldiğinde bizi, 15 - 18 Mayıs 1992 günlerinde Grozni'de yapılacak olan Uluslararası Çeçen İnguş Kongresine davet etmişti. Bu kongreye memnuniyetle katılacağımızı bildirdik. 12 Mayıs günü İstanbul'dan kalkan uçağımız bizi Soçi'ye indirdi. Aktarma yoluyla Min Vody'ye
Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları..
Ey bir halkı dizlerinin üstünde görmekten gönenen sahte eşitlik!
Ey korkuyu sevgi sanan aşağılık duygusu.
Siyah ve beyaz dışında renk tanımayan alacakaranlık.
İki yanında iki süngüyle şımarık cesaret.
Konuşmak yerine bağıran özgürlük.
Ey gülerken Isıran iyilik, aşağılayan özveri,cezasız suç.
Ey
EY ÖLÜM TERZİLERİ, EV YIKICILAR, SÜRGÜN USTALARI…
EY BİR HALKI DİZLERİNİN ÜSTÜNDE GÖRMEKTEN GÖNENEN SAHTE EŞİTLİK!
EY KORKUYU SEVGİ SANAN AŞAĞILIK DUYGUSU.
SİYAH VE BEYAZ DIŞINDA RENK TANIMAYAN ALACAKARANLIK.
İKİ YANINDA İKİ SÜNGÜYLE ŞIMARIK CESARET.
KONUŞMAK YERİNE BAĞIRAN ÖZGÜRLÜK.
EY GÜLERKEN ISIRAN İYİLİK, AŞAĞILAYAN ÖZVERİ, CEZASIZ SUÇ.
EY
Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları... Ey bir halkı dizlerinin üstünde görmekten gönenen sahte eşitlik! Ey korkuyu sevgi sanan aşağılık duygusu. Siyah ve beyaz dışında renk tanımayan alacakaranlık. İki yanında iki süngüyle şımarık cesaret. Konuşmak yerine bağıran özgürlük. Ey gülerken ısıran iyilik, aşağılayan özveri, cezasız suç. Ey dağları düzlükle ölçmeye kalkan sığlık. Çokluğuna güvenen yanlışlık. Bir suçu, daha büyük bir suçla hafifleten tükeniş. Kendinden korkan öfke. Kan ter uykulara yastık olan taş. Ey başkasının bahçesindeki gergedan. Bir halkın türküsünü odalarda boğacağını sanan sağırlık. Ey dağları evlerin üstüne yıkan cinnet. Ey narcissus. Kan ve gözyaşı. Yalnız gövdesiyle var olan sevgisizlik. Kendi ışığıyla yanan pervane. En yüce değeri zulüm olan ahlak! Ordularıyla soluk alan haksızlık. Ey kardeşliğin süren kışı. Bir halkın onuruna yağan kar.
Size, BARIŞ deniliyor.
Size, BARIŞ deniliyor. Bizim de kahramanlarımız var. Biz de geleceğe onurla bakmak istiyoruz. Örselersiniz ama gülü karanfile benzetemezsiniz.
Bir halk, deniliyor, ancak başka bir halkla zenginlik ve güzellik kazanır.
Kimse kimseyi kendine benzetecek kadar üstün değildir. Çok değil, bizim size duyduğumuz saygı kadar saygı istiyoruz. Ölüm korkusuyla, yaşama sevincini unutan insan, dünyaya nasıl iyilikler katabilir. Birine korku verenin korkusu daha büyüktür. Hiçbir yanlışlık susarak çözümlenmez. Sizin özgürlüğünüz bizim BARIŞ’ımızdan geçiyor, tutsaklığınızı görmüyor musunuz?
Bir kez olsun sevgiyle bakmayı deneyin dünyaya. Hiçbir halk sonsuza dek efendi, hiçbir halk tutsak olarak yaşayamaz. BARIŞ hepimizi onurlu ve özgür yapacak tek olanaktır. Çıkarın kulaklarınızdan körlüğün tıkaçlarını...