Konuşmalarım çoğu zaman geceleri, kadınlar muhitinde oluyordu. Kadınlar beni daha istekle dinliyor, erkekleri de dinlemeye zorluyorlardı. Hepsi de suratıma gülerek, "Dünyanın günahlarından ne diye sorumlu olalım," diye takılırlardı. "Sizin işlediğiniz suçların benimle ilgisi ne olabilir?" "Anlayamazsınız bunu," diye karşılık veriyordum. "Dünya çoktandır başka yola sapmış, yalanı gerçek diye kabul etmiş, herkesten aynı yalana katılması isteniyor, işte ben ömrümde bir kere içimden geldiği gibi hareket ettim de ne oldu; meczup yerine koydunuz beni. Belki seversiniz, ama gene de hepiniz için bir alay konusu oldum." Ev sahibi bayan, "Sizi sevmemek mümkün mü?" diye güldü. O günkü toplantı hayli kalabalıktı. Birdenbire kadın grubundan kendisi için düelloya kalkıştığım, daha pek yakında nişanlanmayı tasarladığım genç bayanın yerinden doğrulduğunu gördüm. Toplantıya ne zaman geldiğini fark etmemiştim. Bana yaklaştı, elini uzattı: "İzin verirseniz, sizinle alay etmediğimi herkesten önce ben söyleyeyim," dedi. "Tam tersine, gözlerim yaşararak, şükran borçlu olduğumu ve o günkü hareketiniz yüzünden saygı duyduğumu bildirmek isterim." Kocası da yanıma geldi, arkasından hepsi birden etrafımı sardılar, neredeyse boynuma atılıp öpeceklerdi. İçim sevinçle doldu.