Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Sözsüz Sızıntı 2 kitabında yalan nedir? Sözle ifade edilmeyen yalanı nasıl anlarız? Sözsüz işaretler olmadan sezgisel gücümüzü geliştirerek yalanı nasıl yakalariz? sorularının cevaplarını bilimsel çalışmalarla destekleyerek anlatıyor. Ayrıca davranış örneklerini görsellerle de destekleniyor.
Bugüne kadar iletişim denilince konuşma becerilerine dayalı kitaplar okuduk. Joe Navarro'nun "Beden Dili ve Tehlikeli İnsanların Beden Dili" kitabından yola çıkılarak yazılmış bir kitap okudum.
Sözsüz Sızıntı 2 kitaptan oluşuyor. Birinci kitap 6 bölümden oluşuyor ve öncelikle iletişim yolları anlatılıp, sonrasında örnekler ve bilimsel verilerle destekleniyor. Gözlem yeteneğini kullanarak , beden dilini çözmeye çalışarak konuşma dışında iletişim nasıl sağlanıyor anlatıyor.
Kitabın akademik bilgilerle yazılmış olması ara ara zorladığı diyebilirim.
222 syf.
10/10 puan verdi
Yusuf'un en değerli bildiklerinin kaybıyla yani bir sonla başlayan bu kitap başka acı bir sonla, yine kayıpla biterken, her sayfada olaya daha çok girdiğimi, birden o eğri büğrü yaşlı zeytin ağacı olup, her harfinde bir merak, her kelimesinde bir acı, her cümlesinde bir hüzün duyarak anlatılmaz derecede farklı etkilendiğimi belirtmek isterim. Doğarken ölmek, yine, yeniden ölmek... Sabahattin Ali bunu yapmayı çok iyi biliyor. Oluşturduğu hüzün bulutlarından yağmur yağmasını beklerken, yağmur ince bir sızıntı şeklinde ara ara üzerinize gözlerinizden çiseliyor. İnsanın okuması, kendini geliştirmesi, güzel geleceklere kucak açabilmesi için kendini geliştirmiş bir babasının olması yetmiyormuş, illa ki öz evlat olmalıymışsın. Birisini sevebilmek için, sahiplenebilmek için hayatı da sahiplenebilmen, sevebilmen gerekiyormuş. Tanıdığım süre boyunca; bu kadar zor bir hayata rağmen umut etmeyi, umudunu gerçekleştirmek için adım atmayı hiç aklından çıkarmadı Yusuf. Evet Yusuf'un hikayesi acı bir hikaye, çok acı bir hikaye, ama nedense acı bir yemeğin lezzet vermesi gibi, hayata dair yeni başlangıçların, yeni umutların olabileceğini ve buna herkesin ulaşabileceğini hissettiriyor okuyana. Sevmenin çok ayrı bir duygu olduğunu, sevdiğine kusurun hep uzak olduğunu ve kötülüklerden uzaklaşmanın temizliğe atılan büyük bir adım olduğunu içten içe hissediyorsunuz. Güzel insanlar, zor hayatlar; yaşayan harap, okuyansa bitap. Nedendir bu dünyada zor hayata, iyi insanlar muhatap? Oku da gör her cümlede hazine bir hitap, ve işte yine okunası bir kitap... İyi okumalar efendim.
472 syf.
·
Puan vermedi
İki dünya savaşının ruhunu tüm çıplaklığıyla yansıtan bir yazardır Remarque. Garp Cephesi ile başlayan savaş serüveninin ikinci ve son halkası olan Cennetteki Gölgeler, diğer romanların kazası niteliğinde olan unsurları kapsar. Korku, sığınış, intikam ve insan ruhunun dinamizmini oluşturan birçok yıkımı içerir. Nazi Almanya'sından Amerika’ya göç
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ADALET ve kalkınma partisi
AKP'Lİ Bakanların bilgi ve deneyim sorunları varken nasıl oluyor da devlet bünyesinde önemli sayılabilecek mercilere gelebiliyor inanılır gibi değil ayrıca hiçbiri objektif bir karaktere sahip değil her biri cemaat ( tarikat ) dahilinde ve bunlar yetmezmiş gibi adları büyük yolsuzluklara karışmışken Başbakan Erdoğan'ın isteği ile istifa ediyorlar pardon da adalet nerede yargı nerede güya ADALET ve kalkınma partisi
Fuarda indirimli kitaplara denk gelmişti, ismi ilginç geldiği için almıştım bu kitabı. Fakat tam bir hayal kırıklığı. İsmini şifre diye koyarak zaten ticari bir gizem yaratmış ama kitabı okuduğunuzda Süleymaniye ile ilgili biraz bilgisi olan birine bile çok birşey anlatmıyor. Hiç bilmeyen biri için belki ilginç bir kitap ama bana kesinlikle yeni bir bilgi vermedi. İnternette araştırıp bulabileceğiniz şeyler yani. Kitap sadece Süleymaniye değil diğer önemli eserler hakkında da "bilinmeyen" bilgiler veriyormuş, alırken fark etmemiştim. Beni asıl rahatsız eden nokta da bu oldu açıkçası. Yazar tarihi yanlı olarak ele almış ve tek taraflı anlatım benimsemiş ki son derece yanlış bir durum. Ayasofya adı altında anlatılanlar Osmanlı övmesinden ibaret, koskoca Bizans ile ilgili birkaç yüzeysel bilgi var ama "cami" Ayasofya ile ilgili Fatih'in Ayasofya'yı cami kimliğinden çıkaran kişiye bedduaları bahsi ile kimi işaret ettiğini belli ediyor. Özellikle Osmanlı olmayan hiçbir şey kitapta yer almıyor. Mesela Süleymaniye kubbe içindeki süslemeler kim tarafından yapıldı bahsetme gereği duymamış. Kitabın kaynakça bölümüne bakınca arada "sızıntı" dergisi ve "üstad" mısıroğlu ibarelerini de görünce okumaya ayırdığım zamana acıdım. Gerekli konu üzerine çok daha iyi ve özgün çalışmalar mevcutken siz siz olun bu kitap ile zaman kaybetmeyin.
