Oblomov, yazarın en ünlü eseri olmakla beraber 'oblomovluk' kelimesini Rus diline kalıplaştırmış bir Rus edebiyatı klasiğidir.
Oblomov, otuzlarında, zengin bir aileden gelen, kültürlü ve birçok şey yapmak isteyen bir birey olmasına rağmen içine düştüğü miskinlikten bir türlü kurtulamamaktadır. Romanda, Oblomov'un bu miskin hallerini, bu miskinliğe nasıl düştüğünü, çocukluk arkadaşı Ştolts ve onun sayesinde tanıştığı Olga Sergeyevna ile olan ilişkisini ve tembelliğinin akıbetini anlatıyor.
Öncelikle bu kitabı uzun süredir okumak istiyordum ve felsefe dersimizde bir kitap okuyup o kitabın felsefeyle ilişkisini açıklamamız ödev olarak verildiğinde ben de Oblomov'u okumak için bundan daha iyi bir fırsat olmadığını düşündüm. Kitabı gerçekten çok uzun sürede okudum. Bunda sınav haftama denk gelmesinin de etkisi vardı tabii.
Kitapta yazarın Ştolts aracılığıyla aktardığı psikolojik tahlillerini, karakter çözümlemelerini gerçekten çok başarılı buldum. Ayrıca yazarın o dönem toplumun kadınlara bakış açısına rağmen Olga karakterini kocasının söylediklerine boyun eğmeyen, kendini geliştirmeye, bilgisini arttırmaya çalışan bir karakter olarak işlemesi kitapta en beğendiğim şeylerden biri oldu.
Farkında olmasam da kitabı okuma zamanım tam olarak bu zamanmış aslında. Çünkü ben de çok fazla şey yapmak istememe karşın içimde baş göstermiş bir miskinlikle boğuşuyordum. Bu kitap, Oblomov, Ivan Gonçarov bana bunu gösterdi.
Kitabı, doğru zamanda okuduğunuzda gerçekten üzerinizdeki etkisinin sizde farkına varacaksınız.