Editörün notu: Bu konuyla ilgili sayfalar henüz bulunamadı. Belki de kitabın ilerleyen sayfalarında da görüleceği gibi mahkûm bunu yazacak zaman bulamadı. Bu düşünce aklına geldiğinde artık çok geçti.
Yeter ki çamura bulanmış bu kağıt parçalarına ölümümden sonra rüzgâr bir oyun oynamasın ya da bu sayfalar bir zindan bekçisinin penceresinin kırık camına yıldızlar gibi yapışıp yağmurun altında çürümesin.
Editörün notu: Bu konuyla ilgili sayfalar henüz bulunamadı. Belki de kitabın ilerleyen sayfalarında da görüleceği gibi mahkum bunu yazacak zamanı bulamadı. Bu düşünce aklına geldiğinde artık çok geçti.
Şüphesiz her sanat eseri bağlamı dışında da değerlidir; bir bilimsel incelemeye tatbik edilen sert standart burada önemini yitirecektir. Ama gene de bağlamı bilmenin faydası da yok değil. Mesela Ortaçağ'ın önemli tartışmalarından biri olan nominalizmi bilmeden Gülün Adı'ndaki motifleri tam olarak kavramak zordur. William of Baskerville'in soyadı Sherlock Holmes'a, kör kütüphaneci Burgos'un adı Jorge Luis Borges'e bir referanssa opus magnum'umuzun ismi de nominalizmin babası Ockhamlı William'a işaret etmekte değil midir? Kitabın enigmatik son cümlesi de evrensellerin isimlerden ibaret olduğunun altını kalın bir kalemle çizmekte, yani nominalizmin sınırlarını zorlamaktadır: ''Adıyla var bir zamanlar gül olan, salt adlar kalır elimizde.” Verilen mesaj açıktır. Gülün özü ve varlığı isme indirgenmişse bunun nedeni elimizde sadece isimlerin ve illüzyonların bulunmasıdır; yani gerçeklik ve kesinlik yoktur. Zaten önceki sayfalar da Adso da "Tanrı gürültülü bir hiçtir” dememiş midir?
"Hey, size sesleniyorum! Bu sayfalar size yanıldığınızı söyleyecek. Belki birgün yayımlanırlarsa, aklın çektiği acı üzerine kendi aklınız da birkaç dakikalığına duracak. Çünkü asla şüphe etmediğiniz, üzerinde hiç düşünmediğiniz şeyleri anlatacak burada yazılanlar. Acı çektirmeden can aldığınızı, zafer kazandığınızı sanıyorsunuz, öyle mi? Asıl mesele burada işte. Ruhumuzun çektiği acı yanında , sizin bedensel acınızın değeri ne? Yasalarınız korku dolu. Hepsi dehşet ve af dileme üzerine kurulu. Ama birgün gelecek, bir sefilin en son sırları olan bu anılar sizin bütün yasalarınızı silip süpürecek!"
Neredeyse hiç acı çektirmeden bedeni öldürmekle övünüyorlar. Hey! İşte bundan söz ediliyor! Manevi acının yanında fiziki acının ne önemi var? Dehşet ve merhamet, yasalar böyle yapılmış! Bir sefilin son sırdaşı olan bu anılar belki de günün birinde onlara bazı katkılarda bulunacak… Yeter ki çamura bulanmış bu kağıt parçalarına ölümümden sonra rüzgar bir oyun oynamasın ya da bu sayfalar bir zindan bekçisinin penceresinin kırık camına yıldızlar gibi yapışıp yağmurun altında çürümesin.
Sayfa 11 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor