Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Artık aramızda hırsız kalmasın, hepimiz erdemli olacağız, hepimiz mutlu olacağız! Bu Sosyalizmin amentüsüdür. Bunu size anlattığım için çok büyük bir pişmanlık duyuyorum, ama gerçekten de Sosyalizm ile tanışıklığınız o kadar az ki, daha görmeden ona karşı çıkıyorsunuz.
Bırakın sosyalizm bütün insanlara eşit faaliyet, beceri, dürüstlük, ekonomi, öngörü, ihtiyaçlar, arzular, erdemler, kötülükler ve hatta şanslar bahşetsin. Sosyalizm o zaman basarılı olacaktır.
Reklam
Halk demokrasisinden sosyalizme geçişteki en önemli politik faktör, işçi-köylü ittifakına dayanan proleter sınıf önderliğidir. Proletaryanın en ileri kıtası olan Filipinler Komünist Partisi, sosyalizm için koşulların yaratılmasından veya demokratik halk diktatörlüğünün proleterya diktatörlüğüne dönüştürülmesinden sorumludur. İşçi sınıfı, iktidarın ele geçirilmesi mücadelesinde olduğu gibi proleterya diktatörlüğünün sağlamlaştırılması ve ekonomik tabanın sosyalist dönüşümü sürecinde de, esas olarak yoksul köylüler, alt-orta köylüler ve tarım işçilerinden oluşan geniş kitlelere dayanmaktadır.
Filipin Devriminin Perspektifi
Filipin Devrimi'nin iki aşamadan oluştuğu açıkça belli olmuştur. İlk aşama demokratik halk devrimidir. İkinci aşama ise sosyalist devrimdir. Bu nedenle, Filipin Devrimi sosyalist bir bakış açısına sahiptir. Halk demokrasisinden sosyalizme geçişteki en önemli politik faktör, işçi-köylü ittifakına dayanan proleter sınıf önderliğidir.
Sayfa 210Kitabı okudu
Sosyalizm, en olumlu sonuçlarına göre, çözümü, diğer tüm vergilerin yerine geçecek ve sermayeden alınacak tek bir vergi ile demokratik merkezileştirme ve kredinin karşılıksız olarak sunulması olarak görmektedir. Bu çözümün doğrulanmasına; uygulamasının denenmesine izin verin. Sosyalizmi çürütmenin tek yolu budur; bunun dışında savaş çığlığımızı her zamankinden daha yüksek sesle haykıracağız: Mülkiyet soygundur!
Birinin kendisini gelenek ile sınırlaması, birinin kendisini kredi hizmeti karşılığı faizin istenmesi gereklidir söylemi ile sınırlaması, dolayısıyla kredinin verilmesinin telafisi gerektigini ifade ederken faizin kaldırılması ile ilgili düşünceleri dışlaması bu soruya bir yanıt değildir. Sosyalizm, iki misli enerjiyle takviyelenmiş olarak buna karşı çıkar ve der ki: Senin sunduğun hizmet ile - ki o sana göre bir hizmet, ama bana göre soygun-dur - ilgim yok; toplumun bana sunduğun aynı avantajlari sağlaması mümkün olduğu sürece ve bu ödül olmadan. Sermayenin dolaşımını düzenlemeyi reddederek kendime rağmen bana böyle bir hizmeti dayatmak, beni haksiz bir hesaba tabi tutmak, beni soymaktır.
Reklam
Proletarya
Proletarya, esas olarak sanayi işçilerine ve ikincil olarak da diğer ücretlilere atfen kullanılır. Proletarya, herhangi bir üretim aracından mahrum bırakılan ve emek gücünü üretim araçlarının sahibi olan kapitalistlere satmak zorunda olan bir sınıftır. Kapitalist işverenle- rin kendilerine ayırdığı artı-değerden çok daha küçük, az bir geçim ücreti
Sayfa 188Kitabı okudu
"Şunu demiştim; İttihat Terakki'nin, Cumhuriyetin kuruluşunda nasıl bir hat izlediğini, yol izlediğini belirtmeye çalışmıştım. Kurtuluş savaşı başladığında Anadolu halkının, özellikle Anadolu'daki müslüman halkların desteğini alabilmek için İttihat Terakki yöneticileri sosyalizm, faşizm, Müslümanlık arasında gelgit yaşıyorlardı. Sağlıklı bir ideolojiye sahip değillerdi. Türkçülüğü de tartışıyorlardı. Rusya'da 17 Ekim Devriminin etkisiyle sosyalizmi de tartışıyorlardı. Hakeza Avrupa'da gelişmeye başlayan milliyetçilik akımı, giderek yükselen faşizmi de tartışıyorlardı. Fakat en nihayetinde Anadolu toprakları, o dönem itibariyle neredeyse 1300 yıllık İslam medeniyetiyle yoğrulduğu için; halkın kültürü, inancı, yaşam tarzı, dili, söylemi daha çok İslam medeniyetinin etkisiyle şekillendiğinden, Kurtuluş Savaşı'nın öncüleri halka giderken halkı ürkütmemek, yanlarına çekmek adına İslâmî söylem kullanmayı, muhafazakar bir dil kullanmayı bir taktik olarak benimsemişlerdi. Bunu inanarak, bilerek yapmadıklarını o dönemki Yazışmalarından, kendi aralarındaki mektuplaşmalardan, telgraflardan anlıyoruz."
Medeniyet bakımından geçmişte yerleşik, göçebe, bugün de Batı- Doğu ve başka isimlerle tanıdığımız yaşama tarzlarına bağlı topluluklar, tek bir milletten daha büyük birliklerdir. Nihayet aynı dine inananların meydana getirdiği "Ümmet" adını verdiğimiz din birlikleri de milleti aşar. Böyle bir açıdan bakıldığı zaman milliyetçilik, milletin çıkarları ile milleti aşan birliklerin çıkarları çatışınca millet çıkarlarının tercih edilmesi demektir. Tarihi tarafsız bir gözle incelersen, kitaplar ne yazarsa yazsın, bahis konusu tercihin mutlak çoğunluk tarafından daima uygulandığını göreceksin. Marksçı - Leninci ideolojinin bütün gayretlerine rağmen hiç bir milletin işçileri, dünya işçilerinin ortak çıkarları uğruna, milletlerine henüz ihanet etmemişlerdir. Siyaset, medeniyet ve inanç birlikleri için de aynı gerçeğin varlığını ispatlayacak yüzlerce misal verilebilir. Milliyetçilik insanın yapısına ve çıkarlarına uygundur. Kolay bir yol olması, herkesçe benimsenmesinin tabii sayılması da bu özelliği yüzündendir. Milleti aşan birliklerin çıkarlarına, milletin çıkarları ile çeliştiği vakit, hizmet etmek hiç kimseye bir şey kazandırmaz, fakat çok şey kaybettirir.
Doğru, güzel ve haklı fikirlere bağlanmak kolay, ama inandığımız fikirlerin şartlarına uymak çok zordur.
Reklam
Türk Kurtuluş Savaşı, biliyoruz ki Birinci Cihan Savaşından mağlup çıkıp bir mütareke anlaşması yapan Türkiye, daha sonra ordusunu terhis edince, sömürgeci devletlerin yapılmış olan mütareke anlaşmasını hiçe sayarak Türkiye'nin son kalesi bulunan ve tam bir Türk yurdu olan Anadolu'ya çıkmaları neticesinde, yorgun olmasına rağmen, bütün milletin kendi varlığını korumak, bağımsızlığını kurtarmak için girişmiş olduğu bir savaştır, Bu savaşı devlet açmamıştır. Bu savaşı o zamanın hükümeti açmamıştır. Bu savaşı kendi bağımsızlığına daima titizlikle bağlı olan Türk Milleti kendisi, yer yer silahlanarak, köyünden, evinden, çıkarak çiftesini, kılıcını alarak halk toplulukları açmıştır. Bu çok önemli bir olaydır. Her milletin tarihinde kolay kolay görülmez. Çünkü günün hükümeti "Aman hadise çıkartmayın, sakın mukavemet etmeyin, ateşle karşılamayın, düşmana kolaylık gösterin," diye emirler verirken, ortada ordu yokken, kuvvet yokken Aydın'da, Manisa'da, Alaşehir'de, Ayvalık'ta Karadeniz kıyılarında, Doğu Anadolu'da, her tarafta halkımız kendileri silaha sarılmışlar, çeteler kurmuşlar ve Milli Kurtuluş savaşını kendileri açmışlardır.
Bizimle ilişkisi olmadığına ikna olmuşlardı. Ama arama sırasında, cebinde bir mahkemenin kendisi için çıkardığı 'celp' kağıdı çıkmış. Bizimki fi tarihinde kafayı çekip, "Yaşasın, sosyalizm; kahrolsun, kapitalist pezevenkler!" diye nara atınca, karakola getirip 'komünizmi övdüğü' gerekçesiyle hakkında tutanak tutup mahkemeye vermişler.
“ Özel mülkiyetin tanınması bireyselliğe ciddi anlamda zarar vermiş, insanla onun sahip olduklarını birbirine karıştırıp durumu muallak hâle getirmiştir. Bireyselliği kendi ekseninden kaydırmıştır. Büyümeye dayalı refah yerine bireysel kazancı ön plana çıkarmıştır. Öyle ki insan önemli olanın var olmak değil, sahip olmak olduğu fikrine kapılmıştır. Oysa insanın gerçek mükemmelliği sahip olduklarından değil varoluşundan kaynaklıdır. Özel mülkiyet gerçek bireyselliği yerle bir etmiş ve yerine sahte, suni bir bireysellik inşa etmiştir. Toplumun bir kısmını açlığa mahkûm ederek, birey olmalarını engellemiştir. Diğer kısmını ise yanlış yönlendirerek, önlerine engeller koyarak birey olmaktan alıkoymuştur. Aslında insanın sahip oldukları, kişiliğini öylesine tahakküm altına almıştır ki İngiliz kanunları, kişinin mülküne yapılan saldırıları, kişiliğine yapılan saldırılardan çok daha katı biçimde cezalandırır hâle gelmiştir ve tam anlamıyla vatandaş olup olmadığınız sorgulanırken mülkiyet hâlâ temel kriterdir.”
Sayfa 14 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Yirminci yüzyılın en uğursuz tipleri, hak edilmemiş bir gelire sahip olan ve sosyalizm maskesi altında, cüzdanlarını yoksullar arasında hoşnutsuzluğu ve habis eylemleri yaymak için kullananlardır.
Sayfa 320Kitabı okudu
“ Özel mülkiyetin güvencesi sayesinde güzel ve entelektüel bir yaşam süren birinin, özel mülkiyeti koruyan kanunları sahiplenmesini rahatIıkla anlayabilirim. Ama yaşamı bu kanunlar tarafından mahvedilmiş birinin bu kanunların yürürlükte kalmasına ses çıkarmaması neredeyse inanılmaz.”
Sayfa 11 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.