Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"...Sembolik etkileşimciler toplumsal düzenin içinde yaşadığımız dünyada bulunan her şeye (nesnelere,olaylara, eylemlere ve benzerine) atfettiğimiz anlamlar sonucu oluştuğunu düşünürler. Başka bir ifadeyle toplum bireylerden bağımsız olan yapılardan değil bireylerin içinde yaşadıkları dünyaya atfettikleri anlamlardan meydana gelmektedir..." -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
"...Dahrendorf post-kapitalist olarak adlandırdığı toplumda çatışmanın üretim araçlarına sahip olanlar ile olmayanlar arasında değil otoriteyi uygulayanlar ile ona tabi olanlar arasında ortaya çıkabileceğini savunmuştur..." -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
Reklam
"...Eleştirel teori özellikle tüketim toplumuna indirgenen modern toplumda bireylerin bilinçlerinin nasıl kitle kültürü aracılığıyla manipüle edildiği, tüketim ile baştan çıkarılarak düşünmeye ve araştırmaya daha az yönelen varlıklara dönüştürüldükleri üzerinde vurgu yapar..." - Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
"...Frankfurt Okulu’na bağlı olarak ortaya çıkan Eleştirel Teori olarak bilinen yaklaşım (...) Çoğu sosyal teorinin aksine epistemoloji ile yakından ilgilenen ve çeşitli epistemolojileri inceleyen eleştirel kuramcılar, özellikle doğa bilimleri mantığının insan bilimlerine uygulanmasının, kapitalizm de olduğu gibi, insanları nesnelere ya da şeylere indirgeyerek tahakkümün amaçlarına hizmet ettiğini savunmuş (Langman, 207:875) ve bunun yerine modern toplumlarda yabancılaşma, metâlaşma ve benzeri her türlü tahakküm biçimiyle eleştirel olarak uğraşan özgürleştirici bir bilgi üretme çabasında olan çok disiplinli ve çok boyutlu, diyalektik bir sosyal teori geliştirmeye çalışmışlardır..." -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
"...Paranın Felsefesi (1978) adlı çalışması (...) Bu çalışmasında Simmel, her şeyi satın alınabilir hale getiren ve araç olmaktan çıkıp amaç haline gelerek hâkim konuma yükselen paranın, modern toplumda özellikle modern kent yaşamında (Simmel, 2009) insani ilişkiler üzerinde derin etkiler yarattığını ve bu noktada sahici insani ilişkiler yerine çıkara dayalı, hesaplı, rasyonel ilişkiler ile bunlara eşlik eden genel bir bıkkınlık tutumuna yol açtığını savunur..." -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
"...Weber modern bürokrasiyi bireylerin özgürlüğünü ve özerkliğini yok eden yönetmeliklerden ve kurallardan oluşan ‘demir kafes’e benzetir ve bunu modern toplumların gelecekte karşı karşıya kalacakları en büyük tehdit olarak görür..." -Sosyolojiye Giriş, Aöf Yayınları-
Reklam
Modernizm-Postmodernizm Ayrımı
"...Felsefi olarak varoluşçuluğa, nihilizme ve anarşizme dayanan, Hiedegger, Nietzsche, Sartre ve Wittgenstein’ın düşüncelerinden beslenen Postmodern yaklaşım, sosyal bilimlerle sanat ya da edebiyat arasında bir fark görmez. Modernizm, Aydınlanma döneminde ortaya çıkan temel inanç, değer ve varsayımları ifade eder ve gelecek hakkında iyimserdir. Bilime, teknolojiye, ilerlemeye inanır ve güvenir. Gerçek, güzellik ve ahlak gibi konularda birçok insanın üzerinde uzlaşabileceği standartlar olduğunu ileri sürer. Postmodernizm ise gelecek hakkında kötümserdir, tarihin belirli bir doğru üzerinde ilerlediğine inanmaz ve gelişme anlayışını reddeder. Sürekli ve hızla değişen, bölünmüş, kaos içinde ve karmaşık bir toplumsal dünya anlayışına sahiptir..." -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
Bireyin Gelişimi Açısından Toplumsallaşma-Anna Örneği
Diğer insanlarla ilişki kurmadan bir birey tam olarak insan olamaz. Toplumsallaşma sürecinde geri kalan bireylerin duygusal, zihinsel, hatta fiziksel açıdan sorunlarla karşılaşma ihtimalleri çok yüksektir. Kingsley Davis, 1940’larda yaptığı ve diğer insanlarla ilişki kuramayan çocukları incelediği ünlü çalışmasında insanlarla etkileşim kurmayan çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimlerinin normal seyretmediğini ortaya koymuştur. Çalışmadaki çocuklardan biri olan Anna, gayrimeşru bir çocuktu ve annesi bu nedenle doğduğu günden beri onu tavan arasında saklamıştı. Anna diğer insanlarla nadiren karşılaşmış ve çok düşük düzeyde bakım görmüştü. Altı yaşında bulunduğunda Anna konuşamıyor, yürüyemiyor ve kendi kendine yemek yiyemiyordu. Kendisine yönelik konuşmalara cevap, davranışlara tepki vermiyordu,bu nedenle başlangıçta sağır ve kör olduğu zannedilmişti. Anna’nın gördüğü fiziksel ve zihinsel zarar kolaylıkla onarılamamış, dört yıllık eğitimden sonra Anna zar zor yürüyebilir, birkaç kelime konuşabilir ve oyuncak bebeğine ilgi gösterir hale ancak gelebilmişti. 11 yaşında öldüğünde Anna ancak 2 ya da 3 yaşında bir çocuğun seviyesine ulaşabilmişti (Merton vd., 1983:107). Bu örnek toplumsallaşma sürecinin toplum açısından olduğu kadar bireyin gelişimi açısından da son derece önemli bir süreç olduğunu göstermektedir. -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
Çay içme alışkanlığı ülkemizde nasıl oluşmuş?..
"...Çay her kültürde veya bütün zamanlarda aynı anlama gelmemektedir. Örneğin günümüzde çay gündelik hayatın önemli bir parçası olsa da, Türkiye’de çay yirminci yüzyıla kadar bu dereceyaygın olarak içilen bir içecek değildi. Daha önceleriyaygın olarak kahve tüketilirken, İkinci Dünya Savaşı sırasında kahve ithalatı ve 1970’lerin sonlarında döviz transferi yapılamadığı için kahve ithal edilememiş ve kahve yerine çay içme alışkanlığı oluşmuş, bugünkü yaygın tüketimine ancak bu tarihlerden sonra erişmiştir..." -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
Kırkayağın Hikayesi ve Özbilinç
"...Bunu küçük bir öyküyle açıklayalım: Kırkayak, kırk ayağının hepsini rahatça kullanarak yürüyüş yapıyormuş. Karşısına çıkan bir arkadaşı, “ne kadar dikkatlisin” demiş, “her zaman yürümeye üçüncü ayağınla başlıyorsun, hiçbir zaman yirmi birinci ayağından önce sekizinciyi ya da otuz altıncıdan önce yirmi dördüncüyü atmıyorsun”. Bunu duyan kırkayak, “öyle mi, hiç farkında değildim” demiş ve hangi ayağını hangi sırayla attığına dikkat etmeye çalışırken bir adım bile atamaz hale gelmiş ve dengesini kaybedip düşmüş. Kipling’in yazdığı bu öyküde öz bilinç kazanan kırkayak gibi, gündelik yaşamdaki rutini bozmak, yaptığımız ama farkında olmadığımız davranışları sorgulamak herkesin hoşuna gitmeyebilir. İnsanlar şimdiye kadar bildikleri ve gurur duydukları bir takım şeylerin sorgulanması, bazen de değerini kaybetmesi nedeniyle üzülebilir ya da kızabilirler. Ancak bilmedikleştirmenin önemli faydaları vardır. Bunu yaşayan birey artık hayatını daha bilinçli ve daha özgür yaşayacaktır (Bauman, 2004:24-25) -Sosyolojiye Giriş, Aöf Yayınları-
Reklam
"...sosyoloji ise bizim neden olduğumuz gibi olduğumuz ve neden davrandığımız gibi davrandığımız hakkında çok daha geniş bir bakış açısını benimsememiz gerektiğini ortaya koyar. Doğal, iyi, doğru ve kaçınılmaz olarak gördüklerimizin doğal, iyi, doğru ve kaçınılmaz olmayabileceğini gösterir..." -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
"İnsanlar “her şeyin ve herkesin her zamanki gibi” olduğunu kabul ettikleri sürece sorulacak hiçbir soru yoktur. " -Sosyolojiye Giriş,Aöf Yayınları-
SOSYOLOJI OKUMALARI (200 kitap)
SOSYOLOJİ’YE GİRİŞ Bu Ülke- Cemil Meriç Devlet - Platon Eric Voegelin İnsanlık draması - Bengül Güngörmez Siyaset Bilimi- Atilla Yayla Gorgias- Platon Sosyoloji- Anthony Giddens Öküzün A'sı-Barry Sanders Sosyolojik Düşünmek-Zygmunt Baumann Yasakoyucular ve Yorumcular-Zygmunt Baumann Akışkan Aşk- Zygmunt Bauman Minervanın
44 öğeden 31 ile 44 arasındakiler gösteriliyor.