Genç ölmeyi hayal ettim hep. Zira atım beni fanilikten çekip çıkardığında onun güçlü bedeninde bir ihtiyar olarak yolculuğa çıkmak istemiyordum. Şanına yakışmazdı bu.
Dünyaya sığamayan gövdesi gökyüzünü aşıp uzaya vardığında bir gök gürültüsü başladı. Korkunç bir çatırdamayla irkildi dünya. Gecikmiş bir çocuk kahkahasının bu seste saklandığını kimse anlamadı.
Oda karanlığa teslim olurken son resim, doğum mucizesine yenik düşmüş bir anne ve küçücük bebeğini de ölüme kaptırmamak için kucağında sıkıca tutan bir babaydı.
"Seni istasyonda bekleyeceğim," sözleri savrulup gitti, tıpkı onu söyleyenin yıllar önce savrulup gittiği gibi. Gençliğinde yapılan çağrıya çok geç karşılık verdiğini unutmuştu kadın.
Onlar güldükçe dağların eteklerinde toplar patlardı; onlar güldükçe gencecik insanlar süngülenirdi ve onlar güldükçe insan soyunun kıyımı için ant içmiş şeytan yeryüzünde daha sağlam adımlarla dolaşırdı.
Başka şeylerin, mesela matematik gibi güzellik taşıyan şeylerin önemli olduğunu, parasızlığın değil Fuzuli'nin ciddiye alınması gerektiğini düşünüyordu belki de. İnsan ters talihi için olsa olsa bir 'Şikayetname' yazardı, o kadar.
Bu mağrur muharip, yorulan sinirleri kanlı ve şehvetli oyunlarla uyuşturmaya çalışırken cihangir haritası, acemi avcı elinde kalmış bir kaplan postu gibi parçalanıp yırtıldı.