Allah'a inanmayanlar içinde pek çokları samimi olmadıklarını, bazen son nefeslerinde, bazen de ani tehlikelerin karşısında "Allah" diyerek, ispat ediyorlar. O halde ben de samimi degilim. Çünkü korkuyorum. Bu muhakkemeyi evvelce, "varsın olsun, inanmıyorum" dediğim zaman yaptim.
Yalnız yüzleri gözleri, kaşları kirpikleri, omuzları ve ayakları degil; midesi, kalbi, hançeresi ve hicabı hacizi güzel insanlar var. Seven insanda ise fiziki güzelliklerini deruni tararflarını gören olurmuş.
Yatak şimdi bütün insanlar için, ekmek kadar azizdir. Yatak bir sevgili, bir hatıra, yatak çocukluk, güzel rüya, yatak bir bahar, bir deniz kenarı bir egzotik memleket, bu saniyede insana dostlarım yatak ne degildir ki...
Lisanlarını anlamadığımız insanların haletiruhiyelerini keşfetmek konusunda çok aciziz. Onların bizim hergünkü konustuğumuzdan daha başka, daha mühim seyler konuştuklarını sanırız. Bir müddet onlarla cok alâkadar oldugumuz halde biraz sonra onları unutuverir, yine kendimize ve lisanımıza yani kendi kendimize döneriz.
Modern hayat; otomatik, mekanik, tekdüze, tek sesli, naylon, korkusuz, steril, tek frekanslı aşkları dayatıyor hepimize.
Oysa aşk, masa üstündeki kurmalı saattir. Gözlerine bakmayı, ellerine dokunmayı gerektirir.
Dostluklarda böyle bir yanıyla.