Tüm o karmaşanın içinde bir çift göze bakıp ait olduğunu ve yaşamın, yaratılışın mucizesini hissettiğinde bu hayat güzelleşiyor.
Düşünceleriniz ne kadar mükemmel olursa olsun yaşamın içinde hiçbir düşünceniz duygularınız kadar etkili olamıyor. Düşüncelerinizi değiştirebilir, reddedebilir hatta kaçabilirsiniz. Ama duygularınız sizi eninde sonunda bulur. Tüm hayat amigdalanın sınırlarında bizi çepeçevre kuşatıyor. Kimse anlamasa da herkes yaşıyor. Bize duygularımızı da öğretebilirler, duyguları gizlemeyi saklamayı ve hatta hangi duyguyu nasıl yaşayacağımızı bile öğretirler. Kimi zaman insan kendisi öğrenir çoğu zamanda toplum insana öğretir bunu. Bir kadına geliri düşük ve sınıfça(!) kendisinden aşağıda birisini sevmenin, çocuğa üstünü kirleterek mutlu olmasının, erkeğe ağlayarak üzülmesinin, anneye kendine vakit ayırıp eğlenmesinin yanlış olduğunu bize öğretir.
Kalbinizin çarpmasını, gözbebeklerinizin büyümesini kim engelleyebilir? Gerçek ve doğru olanı bir kez anladığınız da bir daha eskiye nasıl döneceksiniz? Fark etmeden yaşamak çok kolay peki bir kez fark ettikten sonra etmemiş gibi yapabilir misiniz? Toplumun karşısında ayakta durabilenler küçükte olsa kendi özgürlüklerini bir adımda olsa sağlayabilenler en çok saygıyı belki de hak edenler.