Savaş eğer sizi öldürmediyse, düşündürmeye başlıyor. O anlatılması imkansız budalaca karmaşadan sonra toplumu piramit gibi sonsuz ve sorgulanamaz bir şey olarak görmeye devam edemiyorsunuz. Tamamen içine edilmiş olduğunu biliyorsunuz.
Ama sonra tesadüfen bir görüntü, ses ya da koku, bilhassa da koku, sizi alıp götürür ve geçmişi size getirmeklede kalmaz, bizzat sizi o geçmişin içine götürür. İşte o an bana da böyle bir şey oldu.
Ölüyü uyandıracak bu gürültü bu kalabalığı uyandıramıyor diye düşündüm. Sanki bir şehir dolusu uyurgezerin arasındaki tek uyanık insanmışım gibi hissettim.
Unutma ki çaresizlik anlarında insanlar inanmak istedikleri şeye inanırlar. Biz de o zavallılara inanmaları için bir şey verdik. Yani, sahte bir umut!"