3.sayfa haberlerini okursanız, Müge Anlı veya Esra Erol programlarını izlersen umudunu yitirirsin.
Oysa iyilikler sessizdir. Onların programı yapılmaz, gün ışığına çıkmazlar. Anadolu’nun gönül insanlarına selam olsun!
Bu kitap, raflarda duran bir cümleler yığını değil; vicdanla örülmüş bir çağrı. Ahmet Şerif İzgören, okura nutuk atmıyor, omzuna dokunup sessizce soruyor: “Sen bu ülkeye ne kattın?” Klasik bir kişisel gelişimden çıkıp toplumsal gelişimi hedefliyor.
“Süpermen Türk olsaydı, pelerinini annesi bağlardı...” Hem güldürüyor, hem düşündürüyor.
Bir doktorun lösemiyle savaşını, bir öğretmenin çilek bahçesine dönüşen sınıfını, bir eşek sırtındaki kitapla köy köy dolaşan kütüphaneciyi anlatıyor. Hepsi gerçek. Hepsi bizim hikayemiz.
“Karanlığa söveceğine, kalk da bir mum yak.” Bu kitap, işte tam da bu anlayışın arkasında duruyor.
Şikâyeti değil, çözümü; tembelliği değil, sorumluluğu anlatıyor.
Kitabı kapattığınızda içiniz kıpır kıpırsa, “Ben de bir şey yapmalıyım” diyorsanız, yazar amacına ulaşmıştır. Eğer sadece “güzel yazmış” deyip geçiyorsanız, pelerin hâlâ annenizin elinde demektir.
bu arkadaşın adına bakmayın siz köyü ati fanıdır hatta ati tşörtü bastırttı gömleğin altına onu giyiyo gaza gelince gömleği yırtıyo ati tşörtü ortaya çıkıyo kendine süpermen ati sanıyo yazık kafası iyi değil
Bu ülkenin insanı dürüsttür, efendidir. (İstanbul ekibi üzerine çok alınmasın, ülkenin genelinden bahsediyorum.) Önünüze koydukları on tane cinayet, kötülük haberinin karşısında, aslında okumadığınız, görmediğiniz binlerce iyilik ve dürüstlük haberi var bu ülkede.
Ama neyi daha çok duyarsak onu gerçek zannediyoruz. Hele çocuklara neyi daha çok gösterirsek, çocuklar onu öğreniyor.