Keşke bilseydin…
dağların karanlığında kaybolan çocuklar gibi olduğumu,
içimi sarmalayan ümitleri tek tek koparıp
akşamda dinlenen hüzünlere başımı yastık diye koyduğumu
keşke bilseydin…
Babilliler ölülere karşı yaklaşımlarından başka hiçbir konuda,Mısırlılara karşı tezat oluşturamazlardı muhtemelen.Mezapotamyanın nemli ve alüvyonlu topraklarında cansız bir beden çabucak çürür ve Nil vadisinin her ki tarafında yükselen tepeler gibi sıra sıra yükseltilerin yokluğunda ölmüş insanların bedenlerinin muhafaza edilebileceği kayalardan oyulmuş mezarların yapılması mümkün değildi. Muhtemelen bu sebepten Babililer ,mezarın ötesine geçtiklerinde kasvetli bir yaşam biçimi sürdüreceklerini inanıyorlardı. Bununla birlikte Babillilerin ,defin törenlerine hiç önem vermedikleri düşünülmemelidir.Aksine bir insanın başına gelebilecek en kötü talihsizlik ,cenaze merasiminden yoksun kalmaktı ,çünkü böyle durumda ölen kişinin ruhunun Arallû[ölüler diyari] ulaşamayacağı ve kederle yeryüzünde dolaşmak zorunda kalacağı ,sürekli açlık çekeceği ve yeryüzünde sokaklarda bulabileceği artiklar ve çerçöple yetinmeyen mecbur kalacağı düşünülüyordu.Susa 'yı fethettiğinde Asurbanipal,düşmanları böyle bir kadere saplanıp kalsın diye yıllar önce ölüp gömülmüş kralların mezarlarının altüst edilip kemiklerinin Asur'a sürüklenerek getirilmesi emrini vermiştir.
İ.ö. 331'de Persler'e karşı Gaugamela (Assur Bölgesi'nde) Muharebesi'ni kazanması üzerine ordusu tarafından “Asya Kralı” ilan edilen İSKENDER, tüm Mezopotamya'yı eline geçirmiş, Babil'e girerek oradaki rahipler tarafından ülkenin meşru hükümdarı olarak selamlanmıştır. Nihayet Susa ve Persepolis de ele geçirilmiş; İSKENDER “Panhellen Öç Seferi”nin bu şekilde bittiğini resmen ilan etmiş; böylece “Hellen Birliği”nin seferi de resmî olarak sona ermiştir.
Sayfa 44 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Bazı şeylere hüngür hüngür ağlanmaz oğlum. Bazı şeylere öyle susa susa çığlık atılmaz. Ya sigaranı yakacaksın bir kaldırımda ya da kafana sıkacaksın köhne bir sokakta.