Bismillah, her hayrın başıdır.
Bismillah, İslâm nişânı olduğu gibi; mevcûdât ve mükevvenâtın lisanı ile vird-i zebanıdır.
Bismillah, acz ve fakrı nihayetsiz kudrete, rahmete rabtedip, Kadîr ve Rahîm’in dergahında aczi, fakrı en büyük ve makbul şefaatçi yapan mübarek bir definedir.
Bismillah, askere kaydolup devlet namına hareket ettirir. Kimseden korkmayarak devlet namına, kanûn namına, her işe, her şeye karşı dayanmayı te’min eder.
Bismillah, zerrecikler gibi tohumlara, çekirdeklere, koca ağaçları taşıttırır. Dağ gibi yükleri kaldırtır. Meyveli ağaçlar, hazine-i rahmet meyveleriyle ellerini doldurur, insanlara tablacılık ettirir. Bostanlar, içlerinde çeşit çeşit lezzetli taamları pişirir.
İnek, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. İnsanlara Rahman namına takdim ettirir.
Nebatat ve ağaçların ipek gibi kök ve damarlarına, sert taşı, toprağı deldirir. Nazik, yeşil yapraklara, şiddet-i hararete karşı aylarca yaş kalmasını te’min ettirir.
Netice: Madem ki; her şey, manen bismillah diyor. Alah namına, Alah’ın nimetlerini bizlere veriyorlar. Biz de Bismillah demeli, Alah namına almalı, Alah namına vermeyen gafillerden almamalıyız.
Cenab-ı Hak, nimetlerine mukabil, biz muhtaçlardan zikir, şükür, fikir istiyor. Başta bismillah, zikir; ahirde elhamdülillah şükür; ortada bu kıymetdar harika-i san’at olan nimetler Ehad, Samed’in mu’cize-i kudreti, hedaya-yı rahmeti olduğunu düşünmek, derketmek fikirdir.
Ey Nefis!
Ebleh olmamak istersen, Alah namına ver. Alah namına al. Alah namına başla. Alah namına işle. Vesselam.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye