Tanya,
senin memleketini sevdiğin kadar, ben de seviyorum memleketimi.
Seni astılar memleketini sevdiğin için, ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim.
Ama ben yaşıyorum, ama sen öldün.
Sen çoktan dünyada yoksun, zaten ne kadar az kaldın orda: on sekiz senecik. Doyamadın güneşin sıcaklığına bile.
Tanya,
sen asılan partizan, ben hapiste şair.
Sen kızım, sen yoldaşım.
Resminin üstüne eğiliyor başım: kaşların incecik, gözlerin badem gibi, ama renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil. Fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler. Bu renkte gözler çok çıkar benim memleketimde de.
Tanya,
saçların ne kadar kısa kesilmiş, oğlum Memet' inkilerden farkı yok.
Alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi, rahatlık ve rüya veriyor insanın içine.
Yüzün ince uzun, kulakların büyücek biraz.
Henüz çocuk boynu boynun: henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan.
Ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan: süsünü sevsinler mini mini kadın. Arkadaşları çağırdım, bakıyorlar resmine.
Tanya, senin yaşında bir kızım var.
Tanya, kız kardeşim senin yaşında.
Tanya, senin yaşında sevdiğim kız. Bizim memleket sıcaktır bizde kızlar tez kadınlaşır.
Tanya, senin yaşında kızlarla okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız
Tanya, sen öldün, ne kadar namuslu insanlar öldürüldü ve öldürülmekte,
ama ben, söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana, ama ben,
yedi yıldır kavgada hayatımı tehlikeye koyamadan hapiste de olsa bal gibi yaşıyorum.