Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şeyhmus Tanrıkulu
Hilafet kurumunun ilga edilişinin 100. yıldönümü... Tanzimat dönemiyle birlikte başlayan ve Cumhuriyet döneminde zirveye çıkan batılılaşma/çağdaşlaşma adı altındaki sömürgeleştirme sürecinin önemli kilometre taşlarından biri de hilafet kurumunun kaldırılarak İslam dünyasının başsız bırakılması olmuştur. Medreseler gibi asırlara sari eğitim kurumları da kapatılarak İslami eğitim ve hayat tarzı yasaklanmıştır. Tek parti diktatöryası döneminde seçkinci bir zümrenin, emperyalistlerin ajandaları doğrultusunda hayata geçirdikleri uygulamalarla Müslüman Anadolu halkına büyük acılar ve ağır travmalar yaşatılmıştır. Bu durumun olumsuz etkileri yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmamıştır. Başsız bırakılan İslam dünyasının, 100 yılı aşkın bir süredir yer yer fiziki ama daha çok siyasi, ekonomik ve kültürel işgallerle bölünüp parçalanarak iradesinin gasp edilmiş olması; bugün Gazze’de gerçekleştirilen soykırıma dur diyecek bir birlikteliğin oluşmayışının da temel nedenidir. Bu vesileyle hilafet kurumunun ilgasının 100. yılında, İslam'a ve medeniyet değerlerimize karşı atılmış olan hasmane adımları kınıyorum. Aynı zihniyetin temsilcilerinin, bugün de emperyalistlerin sözcülüğünü yaparak Filistin Direnişine "terörist" yaftasında bulunmaları bir tesadüf değildir.
Bir ara açtığım ama kullanmadığım blog sayfamdan
Çoğunu okumadım sağdan soldan derledim: Aşkın Şehidi - Ahmet TURGUT (Bozkırın Sırrı Türk Peygamber romanını öneririm) Aşkın Elçisi - Ahmet TURGUT Aşkın Secdesi - Ahmet TURGUT
Reklam
Müslümanca İnanıyor, Hristiyan’ca Yaşıyoruz!
Kadın-erkek arasındaki dengeyi bir türlü kuramadık. Haber bültenleri “taciz-tecavüz” ve “kadına şiddet” hikâyelerinden geçilmiyor. Derin analize ve örneklemeye muhtaç bu konuyu, bir köşe yazısı hacmine indirgemeye çalışırken, “ilk cümle ne olmalı?” diye düşündüm ve aşağıdaki cümlede karar kıldım… Biz Müslümanca inanıyor, ama Hıristiyanca
Bir fincan kahvenin hatırı
Vaktiyle İstanbul'da Yemiş İskelesi'nde bir kahveci vardır... Kahvesine bir gün bir Yeniçeri gelir ve şöyle der; Hey arkadaş!. Hep müşterilerine birer kahve yap, lakin şu kâfire yapma (Köşede oturan Rum gemi kaptanını işaret eder). Kahveci herkese kahve yapar verir ve ardından iki kahve alip Rum'un yanına oturur."Biz de seninle içelim" der. Yeniçeri; "Heeyy!.. Bre melun. Ben sana o kafire kahve yapma diye tenbih etmedim mi?" diye çıkışınca kahveci "Kaptana yaptığım kahve senden değil, ocaktandır ağa!" cevabını verir. Aradan zaman geçer. Sisam Adası'nda büyük bir isyan baş gösterir.O zamanın Üsküdarlı kahvecisi de Yeniçeri ocağında kayıtlı asker olduğu için adaya sevk edilmiş ve esir düşmüştür.Sisam'da asi Rumlar, ele geçirdikleri Türk esirleri bir meydanda müzayede ile satar.Yemiş İskelesi'nin kahvecisi de esirlerle birlikte o meydanda satışa çıkarılır. İstekliler kaç kişi ise karşılarına dizilip, bekleşirler. O sırada tepeden tırnağa silahlı bir Rum gelir. İlk, bir paradan başlar. Bir anda beş paraya, on paraya kadar çıkar. Sıra kahveciye gelince o silahlı adam yekden, "Beş kuruş!" diye bağırır. Arttıran olmayınca da esiri alıp bir muhafız nezareti altında şehirden çıkarır. Kahveci, "Beni beş kuruşa aldığına göre kim bilir ne gibiİşkencelerle öldürecek!?.." diye düşünür. Issız bir yerde o silahlı Rum, "Korkma! Sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. Hani bir Yeniçeri bana hakaret ettiği zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden Yemiş İskelesi'ndeki kahveci değil misin?" der ve kucaklaşırlar. Bir fincan kahvenin hatırını orada görülür.
Hz Nuh AS Hayatı Ve Kıssasını Bırakıyorum Okuyun ..
🌹🤲🤲🌹🤲🤲🌹🤲🤲🌹🌹 Hz. Nuh (as.) kimdir? Hz. Nuh’un (a.s.) özellikleri nelerdir? Hz. Nuh’un (a.s.) eşi kimdir, Müslüman oldu mu? Hz. Nuh’a (a.s.) oğlu niçin iman etmedi? Hz. Nuh’un (as.) adı Kur’an’da geçiyor mu? Hz. Nuh’a (a.s.) neden ikinci Adem denir? İnsanlığın ikinci atası kimdir? Hz. Nuh (a.s.) kaç yıl yaşadı? Hz. Nuh (a.s.) kaç yıl tebliğ etti?
Osmanlı Devleti Nasıl Yıktırıldı -1-
Bir gece, İstanbul’daki, İngiliz sefiri, Londra’ya tarihî mektubunu yolladı. “-Buldum! Buldum... Osmanlı ordularının ilerleme sebebini buldum. Onları durdurmanın yolunu buldum!” diyor. Şöyle yazıyordu: “- Osmanlılar ele geçirdikleri her yerde din, ırk farkı gözetmeksizin, seçtikleri çocukların zekâlarını ölçüyor, ileri zekâlıları ayırarak, medreselerde okutup, İslâm terbiyesi ile yetiştiriyorlar. Bunlar arasından da seçtiklerine, saraydaki “ENDERUN” denilen yüksekokulda, o zamanın en ileri bilgilerini veriyorlar. İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları, böyle seçilen, yetiştirilen keskin zekâlı şahsiyetlerdir. Sokullular, Köprülüler, böyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hristiyanlığı kurtarmak için biricik çare, Enderun mekteplerini ve medreseleri dağıtmak, onları içerden yıkmaktır”. Bu mektuptan sonra, İngiltere’de (Müstemlekeler nezareti) kuruldu. Burada yetiştirilen casuslar ve Hristiyan misyonerleri ve masonlar, yalan propaganda ve yaldızlı vadelerle avladıkları cahilleri Osmanlı devletinin kilit noktalarına yerleştirmeğe ve bu kuklaların eli ile medreselerden fen, ahlâk derslerini, hatta yüksek din bilgilerini kaldırmağa, Müslümanlar’ı cahil bırakmağa uğraştılar. Bu sinsi kampanyalarında, Tanzimat’tan sonra tam başarı sağladılar. İslâm devleti yıkıldı. İslamiyet’in dünyaya neşrettiği sadet, huzur nurları söndü.
Reklam
Osmanlı Devleti’ni Yıkan Güçler İle Türkiye’yi Bölmek İsteyen Güçler Aynı Yazar: Yaşar AKKAŞ Osmanlı Devleti 1299 yılında kurulduğundan beri Avrupa, Asya ve Afrika’da genişlemeye devam ediyordu. Avrupalılar Osmanlı’dan öyle korkuyorlardı ki çocuklarını bile “Türkler Geliyor!” diye korkutuyorlardı. Nihayet 1699’da başlayan 2. Viyana Kuşatması
Vaktiyle İstanbul’da Yemiş İskelesi’nde bir kahveci vardır... Kahvesine bir gün bir Yeniçeri gelir ve şöyle der; - Hey arkadaş!. Hep müşterilerine birer kahve yap, lakin şu kâfire yapma (Köşede oturan Rum gemi kaptanını işaret eder). Kahveci herkese kahve yapar verir ve ardından iki kahve alıp Rum'un yanına oturur. "Biz de seninle içelim" der. Yeniçeri; "Heeyy!.. Bre melun. Ben sana o kafire kahve yapma diye tenbih etmedim mi?" diye çıkışınca kahveci "Kaptana yaptığım kahve senden değil, ocaktandır ağa!" cevabını verir. Aradan zaman geçer. Sisam Adası'nda büyük bir isyan baş gösterir. O zamanın Üsküdarlı kahvecisi de Yeniçeri ocağında kayıtlı asker olduğu için adaya sevk edilmiş ve esir düşmüştür. Sisam’da asi Rumlar, ele geçirdikleri Türk esirleri bir meydanda müzayede ile satar. Yemiş İskelesi'nin kahvecisi de esirlerle birlikte o meydanda satışa çıkarılır. İstekliler kaç kişi ise karşılarına dizilip, bekleşirler. O sırada tepeden tırnağa silahlı bir Rum gelir. İlk, bir paradan başlar. Bir anda beş paraya, on paraya kadar çıkar. Sıra kahveciye gelince o silahlı adam yekden, "Beş kuruş!" diye bağırır. Arttıran olmayınca da esiri alıp bir muhafız nezareti altında şehirden çıkarır. Kahveci, "Beni beş kuruşa aldığına göre kim bilir ne gibi işkencelerle öldürecek!?.." diye düşünür. Issız bir yerde o silahlı Rum, "Korkma! Sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. Hani bir Yeniçeri bana hakaret ettiği zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden Yemiş İskelesi’ndeki kahveci değil misin?" der ve kucaklaşırlar. Bir fincan kahvenin hatırını orada görülür.
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.