Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben unutamadıktan sonra elâlem unutmuş neye yarar?
Baharı müjdeler onlar, özlediğimiz baharı ...
Reklam
Fakat ne olursa olsun bir şeyler yapabilirdi. Her insanın ölünceye kadar yapabileceği bir şeyler vardı. Her insan da, kör topal bunu yapıyordu. Mesele iyiyi kötüden ayırabilmekte idi ve her şeyin, ama her şeyin iyisi de, kötüsü de oluyordu.
Sayfa 89 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
“Yanıldığımı sanmıyorum muhterem peder. Biz Osmanlıyız. Babalarımız ve dedelerimiz asırlardan beri bu toprakta Türklerle birlikte, onların haklarına sahip olarak yaşadı. Bir zulüm, bir hakaret görmedik. Aldık, verdik, hak hukuk geçti aramızda… Devlet galip gelince bir kötülük görmedik, üstelik makamlar, unvanlar aldık. Fakat yenilince biz kötülüğe kalkıştık. Ne için? Yakışır mı bu? İşte işitiyoruz. Bizim dediğimiz Atina ordusu girdiği yerde bize köpek gibi bakıyormuş. Halbuki siz bayram yaptınız geliyorlar diye..”
Sayfa 86 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Pis, zındık, mendebur bir mahluk olup çıktığını herkesten önce kendi kabul etmiş, öylece de kalmıştı. Fakat yüreğinde bir sır gibi yatan bazı sevgi ve saygıları da vardı. Onlar olduğu gibi hatta, daha da kuvvetlenmiş olarak duruyorlardı. Bunu da bir Allah, bir de kendi bilirdi. Bunlara, mesela dinine, imanına, memleket sevgisine layık olduğuna bir aklı yatsa, aklı bunu kendisinden bir isteyenin bulunduğuna bir yatıverse… Alimallah ortalığı dümdüz ederdi. Ama layık sayamıyordu ki kendini.
Sayfa 83 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Zayıf, fakat pençe salmaya hazır, daha doğrusu mahkum bir hayvandı sanki. Sanki daima saldırış bekliyor, daima saldırma zarureti ve mecburiyeti duyuyordu. Düşünemiyor, konuşarak anlamaya çalışıyordu. Eskiden bu kadar değildi. O da pek ala ötekiler kadar düşünüp, fikir yürütebilirdi. Son zamanlarda, belki de düşündüklerini söylemeye söylemeye böyle olmuştu.
Sayfa 81 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Koca bir devletin kaderi birbirine tamamen zıt iki noktaya varacak bir yol ağzında iken, acaba herkes , bütün millet aynı akıbeti mi seçmişti? Ve asıl mühimi acaba haklı olan onlar mıydı? Tek ümit gerçekten payitaht mıydı?
Sayfa 65 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Kalleşlik nedir?
”Doktor Bey.. Biz Arabız ve Müslümanız elhamdülillah.. Osmanlı Devleti de müslümandır. Dedelerimiz asırlarca bu din kardeşliği için Araplıklarını hatırlamadılar. Osmanlılardan ayrılsalar dinlerini mi kaybederlerdi? Hayır, elbette. Hallerinden memnundular ve ondan hatırlamadılar. Fakat hatırlamamak vazgeçmek değildir. Dediğim gibi onlar memnundular. Çünkü Osmanlılar adil ve kuvvetliydi. Adalet ve kuvvet! Bunların ikisi de bir arada olunca mesele kalmaz. Ama bir başka ırkı veya kavmi elde tutabilmek için bunlardan biri lazımdır. Hem de tam olarak olması lazımdır. Osmanlı Devleti ise uzun zamandır ne adil, ne de kuvvetli. Bir fırsat bekledik; İngilizler refah vaat ettiler. Siz şimdi yalnız aldığımız paraları düşünüp bize hain, hem de din haini gözüyle bakıyorsunuz. Bu ayı büyültüp küçülten, bu milyonlarca yıldızı ve bizi yaratan Allah’a yemin ederim ki, biz hain değiliz, biz yaşamanın, ayakta kalmanın tek yolunu keşfetmiş bulunuyoruz. Allah yanıltmış olmasın!”
Sayfa 64 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
“Bizimle kalır mısın?” ”Hayır.” ”Neden?..” ”Sizleri sevmiyorum.” ”Sebep? Bizi pek mi iptidai buluyorsun?” ”İptidai, pis.. Fakat asıl sebep bu değil?” ”Ya ne?” ”Bizi arkadan vurdunuz. Kafirlerle birleştiniz?”
Sayfa 64 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Saygı? Evet… Bu mühim bir şeydi. Genç bir adamın yaşça da, makamca da kendinden çok büyüklerde saygı uyandırması elbette küçümsenemezdi. Ama saygı kuru bir şey olarak kalabilir, hatta Vali’nin mektubu gibi bir sebeple pek güzel taklit de edilebilirdi. Ama kökleri sevgi, hem de nikbinlik, ferahlık ve gayret uyandıran bir sevgi esen saygı çok büyük bir şeydi.
Sayfa 62 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Küçük Ağa da vakit olmayınca ümide kapılmanın mucizeye inanmakla eşit olduğunu öğrenmişti ve mucizeye inanamazdı, imanı bunu ona yasak etmişti.
Sayfa 437 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
“Yarın ve yarını kovalayacak yarınlar!” Sonra bir de dün vardı; dünler, geride bıraktığı dünler vardı.
Sayfa 400 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Liyakat kriterleri...
Emme, ben gine de derim ki, bi er kişinin evini kurmadan, ocağını tüttürmeden, işini hala yola komadan.. bi de, yaşını, başını almadan milletin gidişatına, memleketin işlerine garışması pek yakışık olmaz. El alem; sen gendine nettin ki, bana netçen deyverir.
Beni bildiyseniz bildiniz. Kimsenin işine de, gidişine de karışmam ben.
O zaman, Osman beğ ona döner, gülümserdi. Malhun Hatun da anlardı ki, kocası için artık yoktur; ama bu daha güzeldir, çok daha tatlıdır; çünkü artık kocasındadır. Osman beğ Malhun Hatun'unu özümsemiştir. Malhun Hatun ile bir olmuştur. Malhun Hatun ondadır, onun dışında değildir, onun dışında olmayacaktır. Malhun Hatun bu aşkla gururludur ve mutludur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.