Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İmaj ve Alegori: Tarkovski ve Benjamin
Benjamin'in alegoriye dair felsefesinde olduğu gibi burada da bir rüya olarak algılanan gerçeklik, ''normal'' gerçeklikten daha da gerçektir. Dolayısıyla, Solaris uzay istasyonunu dolduran ''yanılsamaya dayalı'' karakterler, uzay istasyonunun modern dünyasına geçmişten gelmiş olmaları bakımından birer alegoridir. Ama tarihselci ve rüyamsı nitelikleri, onları gerçekliğin kendisinden daha gerçek yapar. Bunun bir diğer örneği de Kurban'daki yanan evdir. Bu başlamak için dramatik bir sahne olabilir. Ama tam da aşırı dramatikleştiği anda, ona ''yeniden uyanırız'', çünkü yanan evin içinde telefon çalmaktadır. Sahne daha az dramatik, daha gerçek ve daha rüyamsı hale gelmiştir.
İmaj ve Alegori: Tarkovski ve Benjamin
Plotinos'un sanat fikri, Tarkovski'nin sinematografi anlayışıyla benzerlikler taşır, zira Tarkovski ''sinemanın temel unsurunun gözlemden kaynaklandığında'' diretir. Hayatın saf gözlemi sadece temaşa gerektirir ve hiçbir entelektüelizm -ister maddeci ister öznelci olsun, hiç fark etmez- buna müdahale hakkına haiz değildir. Hiç kuşkusuz, tam da bu nedenle, Tarkovski'nin anlayışı yine de ''gizemci'' gibi görülebilir.
Reklam
Sinemaya Başarıyla Uyarlanmış Romanlar
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası
Edebiyat Atlası
‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729) Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
229 syf.
9/10 puan verdi
Ahmet OKTAY: Fazıl Hüsnü Dağlarca ile konuştuk biraz. "Sen şair değil bilginsin" dedi, şunları da ekleyerek: "Şiirlerini küçümsediğimi sanma, ama senin gibi her alana açılan bir kişi daha yok. Ne zaman yapıyorsun bunları?" Sana öyle hak veriyorum ki Dağlarca! (Uzun zamandır herhalde bir kitabı okurken hiç bu
Gece Defteri
Gece DefteriAhmet Oktay · Yapı Kredi Yayınları · 19988 okunma
FELSEFENİN YENİ BİR TANIMA İHTİYACI VAR
Bir sufi mürşit, doğduğu yer olan Horasan/Nişabur’dan Bağdat’a yeni vazifesine gelmeden çok önce kendisinin namı buralara ulaşmıştı. Yüksek maneviyatı ve ihsan kavramına getirdiği özgün yorumla muazzam bir şöhreti vardı, ama aynı zamanda onun pek de ortodoks olmayan tarzı da meşhurdu. SABAH ÜLKESİ: kültür, sanat, felsefe dergisi, 58
Tarkovski ve Benjamin- Rüya ve Modernlik
Benjamin'in felsefi bir "Uyanma Tekniği"ni (V, 1,490) incelikle iş­leyişi, gerçekliği rüya olarak ve rüyayı da gerçeklik olarak görme çabasını temsil eder. Modernliğin fantazmagorik dünyası bir rüyadır, ama bir rüya olduğunun farkına vararak daha derinlikli bir gerçeklik vizyonuna ulaşır. Benjamin'in modernlik incelemesinin, devam eden
Reklam
Tarkovski ve Benjamin
Benjamin uyanışın "bize en yakın ve en alelade şeyi hatırlamada muvaffak olduğumuzda" gerçekleşeceğini savunur (V, 1,491). Rü­yadan uyanma, eskiden gerçeklik olduğunu zannettiğimiz, ama aslında öyle olmayan şeyden uyanmak demektir. Tarkovski'nin Kurban'nında (1986) Adelaide'nin başına geldiği şekilde olur. Yatıştırıcı iğne yapıldıktan sonra Adelaide şunları söyler: "Sanki bir rüyadan uyanmışım gibi hissediyorum şimdi... Başka türlü bir hayat yaşıyormuşum gibi. Bir nedenle hep direniyordum... Bir şeyle savaşıyordum. Her zaman kendimi savunuyordum. Sanki benden içeri başka bir 'ben' vardı da şöyle diyordu: Kendini bırakmamalısın, istemediğin bir şeyi kabul etme yoksa ölürsün. Ah Tanrım, nasıl da yanılıyor insan..."
Sayfa 154Kitabı okudu