Kitap 3 farklı coğrafya ve kültürde yaşayan 3 kadının hikayesini anlatıyor. Birbirleriyle herhangi bir bağı olmayan bu kadınlar, çok farklı ortamlarda doğup büyüseler ve farklı bir sosyal statüye sahip olsalar da kadın olmanın zorluklarını iliklerine kadar hissediyorlar. Bu üç kadının hayatı bir saç örgüsüyle birbirlerine bağlanıyor ve herşeye rağmen hayata umutla bakıp yola devam etmenin önemini bize birkez daha hatırlatıyor.
Kitap gerek hikayelerin akıcılığı gerekse dili açısından bir solukta okunan ve derin etki bir kitap. Tavsiye ederim.
Saç ÖrgüsüLaetitia Colombani · Yan Pasaj Yayınevi · 20206,4bin okunma
Biraz önce şöyle bir söz okudum:
"Birine tavsiye verirken, aslında geçmişteki senle konuşuyorsun."
Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Düşündükçe o kadar üzüldüm ki...
Melikşah Altuntaş tüm videolarını severek izlediğim ve kitap önerilerini dikkatle takip ettiğim, film yorumlarına güvendiğim biri. Kendisini sevdiğim için kitabın konusuna çok da dikkat etmeden hemen alıp okudum, bir oturuşta da bitti. Normalde tükettiğim içeriklerde beni tetikleyen konuların olmamasına özen gösteriyorum, bu kitapta ön analiz yapmadan hemen okuduğum için benim için biraz rahatsız edici, tetikleyici oldu maalesef. Psikolojik hassasiyetleriniz varsa özellikle yoğun olarak kayıp sonrası yas işlendiğini belirtmek isterim ki benzer hassasiyetleri olan birileri varsa dikkatle seçsin. Kitabı başkalarına tavsiye ederken bu unsura dikkat edilmesini öneririm
Çok erken ya da geç saatlerde tanımadığınız hiçbir insana mesaj atmaya hakkınız yok. Tıpkı belli saatlerde tanısanız bile aranmaz ya bu saate ayıp şu saate ararım diye ertelemeniz gibi tanımadığınız insanlara mesaj atarken de saati kontrol etmenizi tavsiye ederim. Tanımadığınız insan adı üstünde tanımıyorsun ya hani mesaj yazarken ya da karşılıklı iletişim kurarken "siz" diye hitap edilir. Çok değişik bir çağdayız kimse haddini bilmiyor çok fazla laubali insan var ama sadece kendine değer veren insanlar bunlara dikkat eder, etmeli.
Bazı şeyleri anlamak isteyen beni anlayacak diye yazıyorum anlamak istemeyenler üstüne alınmayıp direkt beni engelleyebilir.
Gülseren Alkan güzelliği ile geldim.Bu kez kitabımız bir bilim-kurgu.Fakat sadece bunla da sınırlı değil gizem ve gerilimin de eksik olmadığı bir kitap.Daha ilk sayfasından kitap sizi içine çekiyor.Her sayfada acaba neler olacak diye okunuyor.Çok akıcı bir kitaptı.Bu türde benim favorim kitaplarımın arasına girdi.Hem olay
Jean-Louis Fournier'den ilk okuduğum kitap, 'Nereye Gidiyoruz Baba?' ve aynı zamanda ne acıdır ki çocuklarının diyebildiği tek cümledir.
Engelli iki erkek evlada sahip bir babanın yaşadıkları ve anlattıklarına şahit oluyoruz.Çocuklarına dair hisleri,babalık görevini yapmaya çalışırken bocalamaları,eşiyle yaşadığı ilişki;hayal kırıklıkları,toplumun kendi ve çocuklarına olan bakış açısı.Bizlere en basit sıradan gelen;sohbet etme,hediye almak,kitap okumak,yazı yazmak,doğayı izlemek,müzik dinlemek vs.gibi aktiviteleri çocuklarıyla yapamamanın üzüntüsünü, en şeffaf en derin haliyle okuyucuya hissetirirken kendimizi sorgulamamızı,empati,şükür gibi kavramları düşündürmeye sevk ediyor.Çocuklarının normal bir birey olsaydılar eğer nerede neler yapıyor olabileceklerini,hangi meslekleri yapıyor olabileceklerini,onlara dair hayallerini vs.biraz mizahi daha çok hüzünsel şekilde yansıtmış. Kısa ama etkisi yoğun, boğazınız düğüm düğüm olacak, bir çırpıda okunabilir bir kitap.Ben severek okudum,tavsiye ile.
Bu kitap interaktif yani yani kitaptaki hikaye seçimlerinize göre ilerliyor. Konusu çalıştiğınız şirket bilinmeyen bir kişi tarafından saldırıya uğruyor ve bu kişiyi durdurmaya çalışırsınız. Genel olarak kitabi beğendim. İçindeki maceralar, aksiyonlar, bulmacalar vs. olsun güzel yazılmıs bir kitaptı. Fakat hâlâ o şemsiyenin iki kişiyi nasıl taşıdığını anlamadım . Hikaye biraz daha uzun tutulsa okunabilir. Tavsiye ederim
1800 sayfalık uzun bir yolculuğun sonuna geldim.Böyle bir kitabı birkaç cümleyle yorumlamak oldukça zor.Ben yinede kitabın konusundan biraz bahsetmek istiyorum.
Savaş ve Barış, Napolyon döneminde gecen Rusya ve Fransa arasındakı çekismeli savaşı anlatmasının yanında saray hayatı ve saray insanlarının bulundukları konumlardan nasıl değişikliğe uğradığını da anlatmaktadır.
Savaş, Rusya ile Fransa arasındaki bitmek bilmeyen vahşet; barış ise kişiler arasında yaşanan aşklardır.Birçok yazar Savaş ve Barış’ı “Dünyanın en büyük romanı” olarak nitelendirmiş ve böyle bir romanın tekrar yazılamayacağını öne sürmüşlerdir.
Roman yaklaşık yirmi yıllık bir süreyi kapsayan Fransız-Rus savaşlarını anlatmaktadır. Savaşı konu alan bu kitapta neredeyse 500 e yakın kişi bulunmakta ve Rusya’daki birçok kesimden insanın hayatına değinilmektedir.
Kitabın birincisinde konular biraz durağan ilerledi, ikinci kitapta ise daha hızlı ve heyecanlıydı.Kitabın, kurgusu ve gerçekçiliği çok güzeldi.Dili betimlemelerle süslü ve karakterlerin kıyafetlerinden tutun da, yüzündeki en ince ayrıntıyı bile rahatlıkla gözünüzde canlandırabileceğiniz bir kitap.Eserde tek sevemediğim konu metinlerde bir sürü Fransızca cümle kullanılmış olması ve sayfalarca dipnot okumak zorunda kalmamdı.Bu da okuma hızınızı biraz yavaşlatıyor ve ilerlemekte zorlanıyorsunuz.Ama genel olarak bakıldığında çok kaliteli bir klasik ve okunmaya değer güzel bir kitaptı.Ben çok severek okudum sizlerede tavsiye ediyorum.
Serinin bu kitabında, Anne'nin üniversite yılları konu edilmiş. Her gencin yaptığı hataları yapıp bana küçük kalp krizleri geçirttiği için biraz stres yapmış olabilirim. bu seriyi okuduğum için mutluyum, bu kitaba kadar okuduklarımı tavsiye ediyorum devamını yazarım okuyacakları iyi okumalar.
emekli bir kadın doğum uzmanı doktorun anıları. 97 yılında yayımlanmış. sahaftan aldığım ve iyi ki almışım dediğim bir kitap oldu. dili akıcı, sade. 2000 öncesi tıp camiasıyla ve dönemin havasıyla ilgili güzel anekdotlar var. yazar anılarını bütün çıplaklığıyla anlatmış. tıp öğrencilerine ve 35-40 yaş altı genç doktorlara kesinlikle tavsiye ederim.
Ah Şu DoktorlarErdinç Köksal · Bilgi Yayınevi · 200012 okunma