Efendim hikayemizin özeti şöyle: Hikaye aslında basit gibi duruyor. Ama içinde ciddi izler bırakıyor. Bu arada yazarın da kısa hayatına bakarsanız, 1942 yılında Brezilya’da eşiyle birlikte intihar etmeyi seçerek hayatına eşiyle beraber son vermiş bir adam. Dolayısıyla normal bir insan tipinden bahsetmiyoruz. Ve bunu da edebiyatın kaçınılmaz sonu
Efendim hikayemiz bir matruşka gibi içten içe çıkıyor ama en nihayetinde bir ümitsizlik romanıyla karşımıza gelecek ki o romanın aslında o hikayenin ana karakteri Raif Efendi.
Raif Efendi’nin başından geçen garip ve ümitsizlik aşısıyla dolu olan hikayesi başta birkaç argümanla merak uyandırılmaya gayret ediyor. Ama o gayretlerin hiçbiri sonuç
Şöyle bir paradigması var. Diyor ki insanın diyor doğal özellikleri itibariyle şu altı tane temel özelliği vardır. Bu altı temel özellik ilahidir, o yüzden Allah vardır.
Allah korusun, Allah kimseyi düşürmesin ama ateist olsam ateist arkadaşlarımın eline aldığında hani böyle çocukla oynar gibi oynayacağı ifadelere geldik. Sebep ne? Çünkü dini
Cihad kavramını ele alan Caner Bey, bu kitabında Tövbe Suresi’nden Ayeti Kerimeleri ele alırken şöyle bir ibarede bulunuyor. Oysa diyor bu Ayet, Ayet olduğu Sure’nin bütünlüğü içinde okunursa Müslümanlarla savaşan ve aralarındaki anlaşmanın şartlarına uymayanlara yönelik olduğu kolayca anlaşılabilir.
Tamam.
Tövbe Suresi’nin ilk Ayetini bile
Dücane Bey eski bir ülkücü biliyorsunuz. Hapse girdikten sonra dur bakalım aslında İslamiyet’te bir hakikat var diyerek elhamdülillah yola çıkmış. Ama çıktığı yolda, beyanatlarında oldukça sivri ifadelere de yer vermekle beraber felsefik açıdan ele alındığı zaman hep aynı kafanın aslında Dücane 99’lu yıllarda da onda var olduğunu görebiliyoruz. O