Çocukluğun Soğuk Geceleri hiç hesapta olmayan bir okuma oldu benim icin.Tezer Özlü kitaplarını pek sık görüyor olsamda henüz listemde degildi nasıl oldu bilmem son alışverişimde ekledim.Ve o kitaplar arasında ilk okudugum da bu oldu.Böyle hüzünlü bir kitap ismi ve kapak fotografı oluşu o anki melankolik ruh halimle de örtüşünce başladım okumaya.
Yazar 1967 - 1972 yılları arasında psikiyatri kliniklerinde kalmış.Kitapta çocukluk döneminin gectigi ev,okul ve klinikte kaldığı bu dönemleri Çocukluğun Soğuk Geceleri kitabında bizlere aktarmış.Okurken kopukluklar yaşadım ama kitabı farklı kılan da buydu belki.Bazı okurlar bu tarz anlatımları seviyorlar.Ben en fazla klinikte geçirdigi zamana dair anlatımlarında etkilendim.O bölümde anlattıkları hem hüzünlendirdi hem sinirlendirdi beni.Kitabın zaten melankolik bir havasi var baskı yapan aile,farklı cinsel tercihler,egitim sürecinde yaşananlar ve ruhssal bir hastalıkla ilerleyen sayfalar.Ah yazdıklarima baktimda bende kopuk kopuk anlatmışm sanki bir şizofrenin hastalıgınin bulaşma seviyesindeyim.Sevgiyle ve kitapla kalınız.
"Çünkü sinir hastalıgı da bulaşıcı bir şey.Hem öyle mikrop almakla değil,bir insanın umutsuzluğunu derinden algilamakla bile geçebilir.O zaman gücün varsa kurtar kendini.Ne ilac,ne şok.Hastalıkla sağlık arasındaki bağ o denli zayıf ki,bir şizofrenin otuz yıllık solgunluğunu,zayıflığini,istahsızlıginı,çürümüs dişlerini ve zamanı yitirmişligini yakından duymak ,şizofreni kokusunu koklamak bile hasta edebilir insanı."