... Mürebbiye aleyhindeki fikrini birden değiştiriverdi. Çünkü onu masum görmeye, onu affetmeye, yine eskisi gibi sevmeye şiddetle ihtiyacı vardı. Gönül aşk sarayını yıkılmış görmektense bazı hakikatleri çiğnemekten çekinmez.
"İçimizde en talihsiz olanlar bir erkeğe cidden gönül vermek felaketine uğrayanlardır. Bir erkeğe âşık olmak bizim gibi kadınların yıkımına yol açar. Samimiyetle seven; çoğunlukla aşağılanır, ihanete uğrar. İşte bu sebeple, sevilip sevmemek, aldatıp aldanmamak, uymaktan vazgeçmemeye uğraştığımız bir kuralımızdır. Bizce sevmek ahmaklık, merhamet kabahattir. Bize göre ahlaka aykırı hareket işte bu kuralın dışına çıkmaktır. Ahlak nedir mösyö?.. Maddi manevi cezalandırılma korkusuyla, geçerli kurallarına aykırılıktan kaçınılan şey değil mi? Pekâlâ... Ceza korkusuyla namuslu yaşayanlarca ahlak neyse bizim için de bu kuralımız işte odur."
Ağızla söylenen yalan ahlaksızlık sayılırken kalemle yazılanı hüner sayılmak, kitap şeklinde para ile satılmak, ileri medeniyetin yazarlara bağışladığı garip bir ayrıcalıktır.
Bu tarz zor işlerde en doğru hareket, amaca en kolay ulaştırabilecek harekettir. İşin içinde ne kadar yalan dolan, eğrilik büğrülük olursa olsun; siz neticede amaca ulaşmaya bakınız, hakikat işte odur.