Tik Tak
"Yıllar içinde evlerden kurmalı masa saatleri birer birer kayboldular. Tik tak, tik tak diye betimlediğimiz onların sesleri âdeta zaman bekçilerinin kalp atışlarıydı. Değerli olan şeylerin bekçisi olurdu, olmalıydı... Zaman değerliydi... Gecenin ilerleyen saatlerinde sessizliğe bürünmüş mahallemizde geçmiş yıllara az önce sözünü ettiğim şeyleri düşündürerek beni götüren kitaplığımdaki saate bakıyorum, zaman yorgunu diye sesleniyorum ve tik tak seslerinin eşliğinde bilmediğim şeylerin bildiklerimden çok fazla olduğu yıllara doğru tersine yolculuk yapıyorum. Ne çok özlemişim bu sesi, tik tak, tik tak... Çocukluğum, delikanlılığım ve elimde kitabımla şimdiki zamanım; biz, olup biten herşeyin farkındayız, güzel anlar hızla yok oluyor... 'Tik tak' tan 'Tik tok' a geçiş yaptığımız zamanlarda bir birini yaşayamayanlara ve kendime üzülüyorum... Açılsa sandıklar, çıksa gün yüzüne eski dostlar, kurulsa yayları -tik tak, tik tak- zaman bekçileri olarak kalpleri tekrar atmaya başlasa... Elbette açılacak sandıklarımız kaldıysa..." İhtiyar
1 An 1 Yazı
Bir garın hafif loş kenarında gelip geçen adımları izliyorum. Hafif loşluğun öptüğü bu yolculuk alameti, sevinçlerle, hüzünlerle ve hayretler ile örüyor duvarlarını... Duvarlarında tik-tak öten saat sesleri, kenarıya bırakılmış samimiyetin tozunu içinde barındırıyor. İlerliyorlar; kimisi koşar ayak, kimisi paytak paytak... Hayat durmadan akıp giderken; zamanı durdurup o vazgeçilmez günlerimizi, o unutulmaz anılarımızı veya o keyifli dakikaları yeniden yaşamamıza engel olan zaman mıdır? Yoksa daha mutlu olacağımız, daha güzel geçecek dakikalara doğru ilerleyen yahut ilerleyemeyen bizler miyiz? Düşünceler bir garın zaman tınılarında sessizce ilerleyip gidiyor... Neden sürekli zamana karşı savaş halindeyiz? Neden zamana yenik düşüyoruz? Neden zaman bize bir iyilik yapmıyor da güzel insanlar gibi bahar mevsimi değerinde güzel günlerde, o güzel atlara binip ardına bakmadan kaybolup gidiyor? Trenler, bir başlangıcı ya da bitişi mi uygulamak zorunda daima? Yok mu bunun bir arası... Bir yaşamı bir kere yaşıyoruz Bırakın gerektiği gibi, kafamıza eseni yaşayalım.. hayat bizim, doğrularımızla, yanlışlarımızla, ve çok daha fazlasıyla; hayat bizim... İnsanların birbirinden farklı ayak tabanlarının sesi yankılanırken bu garda, zaman kamçılarını vurarak izini bırakıyor örümcek ağlarıyla bir duvar kenarına...
Reklam
Evimdeyim. Pencereleri açıyorum yine de nefes alamıyorum; açtığım pencereler fayda etmiyor, ben hiç ardını göremiyorum sanki. Renkler solmuş gibi, bulutlarda bir toz yığını… Tik tak sesleri ilişiyor kulağıma , anlıyorum yine uyuma vakti.
Ayak ucumda bir mezar boşluğu Gezinir ruhum, kederimin labirentlerinde Bir akıl tutlması ve tecessüs arasında Dertler ve mutluluklar vadisi hayat yolunda Kimi zaman düşen, kimi zaman manzaraya bakan Boşluğu doldurma telaşım, mezar taşını kırdı Cismimi saran soğuk ayazın habercisi aklar. Karaltıları çökmüş üzerine, tam vakti derken Uzayan bekleyişler, kulağımda bitmeyen tik tak sesleri Saatler dargın, duvarlar perişan, bir yanılgı var sanki Sorumsuz adımlarımda, koridorları bana düşman hayatımda... H. K
BEN YAZDIM
Çaresizce bekleyiş,beyni saran stres algısı ve durmadan tik-tak sesleri çıkartmaya devam eden saat...
Arşiv kurcalama
Yalnızlıkmış adı , hücrelerine kadar hissedilen. Sıcacık odada donmakmış, iliklerine kadar titremekmiş. Hayal kuramamakmış rüyalarında bile. Nereye ait olduğunu bilememekmiş, yaşamakmış gelişine. Duvarlara saatlerce bakıp cevap bulamamakmış zihinde yankılanan sorulara. Saatin tik tak sesleri arasında karanlığa gözlerini kapayamamakmış yalnızlık. Kendini durmadan sorgulamak insani ileriye değil geriye götürüyor. Neyim eksik neyim fazla bilmiyorum. Herkese zarar veriyorum bilmeden istemeden. Ben kimim, nerelerden bugünlere geldim. Neden neden neden.... umut borç verilmez dedi filmde , kimseden borç almadım borç vermedim. Ama neden elim kolum bağlı ? (A.K)
Reklam
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.