Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deniz Erbakır

Deniz Erbakır
@tiktaalik_
Sıkı Okur
Bordeaux’lu Asilzade Şövalye Sir Flavius ️
Kırgızların Hukuku
Kanunları çok serttir. Savaştan kaçanlar, memuriyetlerini iyi yapamayanlar, vatana ihanet edenler ve hırsızlık yapanların cezası baş uçurulması suretiyle verilirdi. Hırsızlık gibi suçların cezası da yine başın uçurulmasıydı. Hırsızlık yapan çocuğun başı babasının boynuna asılır ve o da ölünceye kadar bunu taşırdı.
Sayfa 156 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
“Âlem bir deniz, sen bir gemi; aklın yelkeni, fikrin dümeni, kurtar kendini ha göreyim seni…”
Sayfa 175 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
“Ne güzel hırka olur, dervişe yokluk kumaşı.”
Sayfa 165 - İthaki YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi. Herkesle uzaktan hoşbeş edip geçmeli. Can gözünü açınca görüyor ki insan En büyük düşmanıymış en çok güvendiği.
Sayfa 88 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Kaynak bir olduktan sonra pire de fil de bir…
Sayfa 85 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Oğlum! İlim ve hikmetin değerini öğrenmen için yaya gideceksin, bir şey pahalı alınmazsa kıymeti anlaşılmaz.” dedi.
Sayfa 61 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
“Acayip! Varla yok eşit olur mu? Mesela ben şimdi varım, yarın yok olacağım. Bu iki hâl arasında fark yok mu?”
Sayfa 20 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Jeolojik kayıtların yetersizliği
…O hâlde neden her jeolojik formasyon ve katman böyle ara halkalarla dolu değildir? Jeoloji böylesine ince kademelenmiş bir organik zincire işaret etmemektedir ve kuramıma yöneltilebilecek en belirgin ve ciddi itiraz da belki budur. Kanımca bunun açıklaması, jeolojik kayıtların son derece yetersiz oluşunda yatmaktadır.
Doğa kendini koruyacak önlemler almıştır.
Ağaçların aşılanmasında bir türün veya varyetenin diğerine tutunma yetisi nasıl büyüme sistemlerindeki bilinmeyen farklara bağlıysa çaprazlama işleminde bir türün diğeriyle birleşme kolaylığı veya zorluğu da o türlerin üreme sistemlerindeki bilinmeyen farklara bağlıdır. Ormanlarımızdaki ağaçların yan yana büyümesinler diye birbirine aşılanmaya yönelik çeşitli ve kısmen benzeşen zorluk düzeyleriyle donatılmış olduğunu düşünmek için ne kadar neden varsa türlerin doğada çaprazlanmasınlar ve karışmasınlar diye çeşitli kısırlık düzeyleriyle donatılmış olduğunu düşünmek için de ancak o kadar neden vardır.
Sayfa 261 - Alfa BilimKitabı yarım bıraktı
Eşit olmayan aşılamalar!
Gärtner, aynı türden iki farklı bireyin çaprazlanmasında kimi zaman doğuştan gelen bir fark olduğunu keşfetmiştir ve Sagaret, bunun birbirine aşılanan aynı iki türün farklı bireylerinde de geçerli olduğuna inanmaktadır. Birleşmeyi sağlama kolaylığı, karşılıklı çaprazlarda çoğu zaman olduğu gibi kimi zaman aşılamada da eşit olmaktan uzaktır; örneğin sıradan Bektaşi üzümü, Frenk üzümüne aşılanamaz oysa Frenk üzümü, zor da olsa Bektaşi üzümüne aşılanabilir.
Sayfa 250 - Alfa BilimKitabı yarım bıraktı
Reklam
Sistematik yakınlık ve üretkenlik arasındaki ilişki
…Fakat sistematik yakınlık ile çaprazlanma olanağı arasında hiç de sıkı bir uyuşma yoktur. Çok yakın ilişkili olmalarına karşın hiç bir araya gelmeyen veya çok zor gelen türlere ve öte yandan çok farklı olmalarına karşın büyük kolaylıkla bir araya gelen türlere pek çok örnek verilebilir. Aynı familya kapsamında kolaylıkla çaprazlanabilen çok sayıda tür barındıran Dianthus [Karanfil] gibi cinsler ve tüm gayretlere rağmen son derece yakın türler arasında tek bir melez üretmemiş olan Silene [Nakıl çiçekleri] gibi cinsler bulunabilir. Bu farka aynı cins kapsamında bile rastlarız; örneğin Nicotiana [Tütün] türleri, diğer cinslerin türlerine kıyasla çok daha fazla çaprazlanmıştır ama Gärtner, çok da belirgin bir tür olmayan N. acuminata'nın kullanılan en az sekiz farklı Nicotiana türünü bir türlü dölleyemediğini veya bu türlerle döllenemediğini keşfetmiştir. Buna benzer çok sayıda bulgu mevcuttur.
Sayfa 245 - Alfa BilimKitabı yarım bıraktı
Ünlü melezleyiciler arasındaki görüş ayrılığı
Şimdi de en deneyimli melezleyicilerden üçüncüsü olan saygıdeğer Rahip W. Herbert'ın ulaştığı sonuçları inceleyelim. Kölreuter ve Gärtner, ayrı türlerin bir ölçüde kısırlık sergilemesinin tümel bir doğa yasası olduğunda nasıl ısrarcıysa Herbert da bazı melezlerin bütünüyle üretken -saf ebeveyn-türler kadar Üretken olduğu konusunda ısrarcıdır. Herbert'ın üzerinde deneysel olarak çalıştığı bazı türler Gärtner'ın kullandıklarıyla aynıdır. İki melezleyicinin vardığı sonuçlar arasındaki fark, kısmen Herbert'ın üstün bitki yetiştirme becerisinden ve kısmen de elinin altında kullanabileceği seraların bulunmasından kaynaklanmış olabilir. Burada örnek olarak Herbert'ın önemli görüşlerinden yalnızca birine yer vereceğim: "C. revolutum ile döllenen bir Crinum capense badıcındaki her tohum taslağı, doğal döllenmeyle ortaya çıktığını daha önce hiç görmediğim (kendisi böyle söylüyor) bir bitki üretti." O hâlde burada, iki ayrı tür arasındaki ilk çaprazın kusursuz veya alışılagelenden de kusursuz bir üretkenlik sergilediğini görürüz.
Sayfa 240 - Alfa BilimKitabı yarım bıraktı
Alışkanlık mı içgüdü mü?
Alışkanlığa bağlı herhangi bir eylemin kalıtsal hâle geldiğini varsayacak olursak -ve kanımca, bunun arada bir gerçekleştiği gösterilebilir- bu durumda başlangıçta alışkanlık sayılan ile içgüdü sayılan arasındaki benzerlik o denli artar ki bu ikisi birbirinden ayırt edilemez. Mozart üç yaşındayken çok az alıştırma yaparak kusursuzca piyano çalmak yerine bir melodiyi hiç alıştırma yapmadan çalabilmiş olsaydı onun bu işi gerçekten de içgüdüsel olarak yaptığı söylenebilirdi. Ama içgüdülerden birçoğunun alışkanlık yoluyla tek bir nesilde kazanılıp kalıtım yoluyla sonraki nesillere aktarıldığını varsaymak çok ciddi bir hata olur. Nitekim bildiğimiz en güzel içgüdülerin örneğin kovan arılarının ve karıncaların içgüdülerinin bu yolla kazanılmış olamayacağı rahatlıkla gösterilebilir.
Sayfa 207 - Alfa BilimKitabı yarım bıraktı
Doğal seçilim her zaman organizmanın kendi lehinedir.
Doğal seçilim, bir varlıkta asla ona zarar veren bir şey üretmeyecektir çünkü doğal seçilim ancak her birinin çıkarı üzerinden ve çıkarı doğrultusunda etki edebilir. Paley'in de ifade ettiği gibi sahibine acı veya zarar vermek amacıyla oluşan hiçbir organ yoktur. Her parçanın yol açtığı yararı ve zararı hassas bir terazide tartmak mümkün olsa toplamda her birinin yararlı olduğu ortaya çıkar. Herhangi bir parça, zamanla değişen yaşam koşulları altında zararlı hale gelmişse değişecek; aksi halde bu varlık da tıpkı on binlercesi gibi tükenip gidecektir.
Sayfa 200 - Alfa BilimKitabı yarım bıraktı
Dış koşulların etkisi
…Etkinin birazını iklime, yiyeceğe vb. unsurlara atfetmek mümkündür: Nitekim E. Forbes; en güney sınırda ve sığ sularda yaşayan kabukluların, aynı türün daha kuzeyde veya daha derin sularda yaşayan örneklerine kıyasla daha parlak renkli olduğunu güvenle belirtmiştir. Gould, adalarda veya sahil kenarlarında yaşayan kuşların açık havada yaşayan türdeşlerine kıyasla daha parlak renkli olduğuna inanmaktadır. Aynı şekilde Wollaston da denize yakın yaşamanın, böceklerin rengini etkilediğinden emin görünmektedir. Moquin-Tandon normalde etsiz yapraklara sahip olmasına karşın deniz seviyesine yakın bölgelerde yetişince biraz daha etli yapraklara sahip olan bitkileri listelemiştir. Bunlara benzer başka pek çok olgu sayılabilir.
Sayfa 142 - Alfa BilimKitabı yarım bıraktı
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.