“Hiç kimse hiç kimseyi yükseltemez, herkes kendi kendisini yükseltmek mecburiyetindedir. Mademki erkeğin kadından fazla bir şeysi yoktur, mademki kadının zaaflarını erkek, erkeğin zaaflarını kadın ikmal etmekte ve bu iki cins hayat yolunu yürüyebilmek için birbirine muhtaç bulunmaktadır, şu halde birinin diğerini yoldan alıkoymaması için aynı kuvvetlere malik bulunmaları icap eder ve her şeyden evvel izalesi icap eden mesele şudur:
Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkâr mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır; bilmelidirler ki iki cins birbiriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağî ve fikrî sahada da yükselmek isteyecekleri tabiîdir.
Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim.”
Sayfa 117 - Sabahattin Ali’nin 1932’de verdiği ‘Kadınlar Üzerine Bir Konferans’ konuşmasından kesitKitabı okudu
“Beni öldürüyorsun balık, diye düşündü yaşlı adam. Ama hakkındır. Hayatımda senden daha büyük, daha güzel, daha sakin, daha asil bir şey görmedim kardeşim. Gel beni öldür. Kimin kimi öldürdüğü umurumda değil.”
“Uzun bir bekleyişten sonra, oynamak isteyebileceğim biricik oyunu kazandığımı sanmıştım: Tek ve kesin bir duygu oyununu. Yenilmiştim işte. Bu korkunç derdin ne sonunu görebiliyordum, ne de ilacını.”
“Hiçbir şeyi ciddiye almak istemiyordum; düşüncelere ve yaratıklara çekine çekine dokunuyordum, yitirince acı çekmeyeyim diye yitirmeye hazır bekliyordum hep.”