... Vagonlar dizi dizi önümüzden geçiyor, türküler, armonika sesleri geliyordu kulaklarımıza. Gözlerimizle vagonları tarıyor, Masalbeg'i arıyorduk. Bir memur bize doğru koşuyor, bağırıyordu. Elinde sarı kırmızı bir bayrak vardı:
- Tren durmayacak, kenara çekilin !
Geriye doğru itiyordu bizi.
Tam bu sırada bir ses duyuldu trenden:
-Anaaa! Aliman!
Masalbeg'di. İşte buradaydı. Yanımızdan geçiyordu. Vagondan iyice sarkmış, kasketini sallıyordu. "Masalbeg!" diye haykırdım. İşte gözlerimin önündeydi.
Rüzgardan saçları dağılmış, çocuğunun etekleri kanat gibi çırpınıyor, gözlerinde sevinç ve acı birbirine karışmıştı. Bakışlarımı ondan hiç ayırmadan, arkasından koşuyordum. Son vagon da geçti yanımdan. Ben hala koşuyordum. Sonra yere yuvarlandım. Oğlum cepheye gidiyor, ben soğuk raylara sarılmış güle güle diyordum ona. Ağlıyordum. Tekerlerin tıkırtısı gittikçe hafifliyor, duyulmaz oluyordu.
(...)
- Söyle bana ey toprak. Hangi çağda analar bu kadar acı çekti? Oğlunu bir saniye olsun görebilmek için bunca sıkıntılara katlandı?
- Bilmiyorum Tolgunay. Ama senin yaşadığın savaş, dünyanın gördüğü savaşların en acısıdır.
- Öyleyse, dünyada oğlunu böylesine bekleyen son ana ben olayım. Bundan böyle hiçbir ana, oğlu yerine soğuk raylara sarılmasın.
Ayrılık Yakışır Delikanlıya
Vazgeçmek delikanlıyı bozar benim güzel abim,
Masaldı masal olarak kaldı dinledik iyi oldu
Zaten umut gerçeğin cenazesini kaldırmaz
Bilirsin ayrılık için her şey az,
Aşk için her şey fazlaydı
Geçti bir tren bir vapur, bir şehir bir masaldı
Üstümüzden geçmesi gereken ne varsa geçti
Önce sarsıldı her şey sonra
Ayrılık Yakışır Delikanlıya
Vazgeçmek delikanlıyı bozar benim güzel abim,
Masaldı masal olarak kaldı dinledik iyi oldu
Zaten umut gerçeğin cenazesini kaldırmaz
Bilirsin ayrılık için her şey az,
Aşk için her şey fazlaydı
Geçti bir tren bir vapur, bir şehir bir masaldı
Üstümüzden geçmesi gereken ne varsa geçti
Önce sarsıldı her şey sonra
Saatler uzun ve boş bir toprak yolda yorgun ve ihtiyar bir at gibi geçti. Ve gece, hastaneye tren düdüklerinin ve tramvay gıcırtılarının ötesinde yavaş yavaş ve düşmanca geldi.
SAYIKLAMA
Gelip gidiyorlar
vızıltılar, telefonlar, kokular
kör olmak çok zor. Dün bütün gün gözkapaklarımın üstü bantlı dolaştım, ne tuvaleti bulabildim, ne yemeği. Her yerim morardı, keşke kör olmasaydım; herkes her şeyin yerini değiştiriyor.
Kahvaltılıkları buzdolabının 4. katına yerleştirmek zorunda olmamak çok güzel
çıktım bir sigara yaktım.