Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arkadaşlar ben bir kitabın Önsözüne vuruldum!
Dünya bizi kurtarma ve bize iyilik yapma aşkıyla dolu insanlar tarafından hep kana bulandı. Tarihteki bütün savaşları içi iyilikle dolup taşan, kendini bir dava uğruna feda ettiğini düşünen kurtarıcılar çıkardı. Hitler Almanları, Stalin işçileri, Mao köylüleri kurtarmak için dünyayı kana buladı. Milyonlarca insan kurtarıcıların şefkat dolu
Yanlışı ezberledik, ya doğruyu?
Boykot kültürü halkımızda gitgide yer edinmeye başlıyor ve yerli olana yönelim gün geçtikçe daha da arttıyor. Hâl böyleyken, insanlara sadece alınmaması gereken ürünler detaylı bir şekilde anlatılıp dengi olan yerli ürünlerimiz sadece genel adlarıyla bahsedilip geçiliyor. Madem boykot ediyoruz, boykotumuzu halis muhlise yakın yerli mallarımızın
Reklam
"600 sayfalık bir romanı kimse okumuyor, 3.5 saatlik bir filmi sabredip izleyen kişi sayısı çok az ve bu tüketim çağında kimse kimseye yıllarca sadık kalamıyor. Sadakat; sürekli her yerde dolaşan ancak gerçeği zerre yansıtmayan pis bir dedikodu gibi dillerde." 📝📌
Türkiye'de çekilmiş bir fotoğraf. Ülkede yaşanan sosyal krizin boyutunu insanların yüzüne bakarak anlamak mümkün. Özellikle yaşanan ekonomik çöküntü (artık kriz değil) insanları gelecek ve kariyer kaygısı içine iterken psikolojik olarak da bir hayli yıpratmakta. Psikolojik sorunların temel etkeninin insanların içinde yaşadıkları sistem olarak görüyorum. Tarihin hangi evresinde ve hangi bölgesinde olursa olsun insanlar bir sistem geliştirerek toplumsallıklarını bu sistem çerçevesinde yaşamaya çalışmışlardır. Bugün ise insanlar sistemi değil, sistemler insanları kullanmaya başlamıştır. Birer köle olarak iş-ev-tüketim ekseninde yaratılan sistemsel yaşantı, yüzlerdeki bu ifadenin temel nedenidir. Bunun yanında kapitalizmin krizini halka ödettirme yoluna gidenler, aynı zamanda yasakçı, ahlakçı ve indirgemeci zihinlerini toplumun üstünde hakim kılmaya çalıştıkça yaşanan sessiz bir sosyal patlamanın da sorumlularıdırlar. Önce insanları tüketim aracı olarak düzenleyen sistem, sonrasında yaşadığı kriz nedeniyle insanların alım güçlerinin yerle bir olmasına neden olmakta ve tüketime alıştırılan insan, tüketemedikçe farkında olmadığı psikolojik krizini açıkça yaşamaya başlamaktadır. Bu dönemler dışında tedavisini doktorlar aracılığıyla bulmaya çalışırken, bu dönemler içinde çözümsüz kalmaktadır. İşte bu fotoğraf tam olarak bunu anlatmaktadır; Kapitalizmin krizi, siyasi iktidarın çöküntüsü ve sermaye sınıfının sömürüsü. Umarım insanlar farkına varıp ayıldıklarında her şey için çok geç olmayacak.
Okunması Gereken İslami 100 Fikir Kitabı
Çağ ve İlham-I-II-III-Sezai Karakoç İnsanlığın Dirilişi-Sezai Karakoç Diriliş Neslinin Amentüsü-Sezai Karakoç İslam'ın Dirilişi- Sezai Karakoç Bu Ülke-Cemil Meriç Mağaradakiler- Cemil Meriç Kültürden İrfana- Cemil Meriç İdeolocya Örgüsü- Necip Fazıl Kısakürek Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu- Necip Fazıl Kısakürek Müslümanca Düşünme
"600 sayfalık bir romanı kimse okumuyor, 3.5 saatlik bir filmi sabredip izleyen kişi sayısı çok az ve bu tüketim çağında kimse kimseye yıllarca sadık kalamıyor. Sadakat; sürekli her yerde dolaşan ancak gerçeği zerre yansıtmayan pis bir dedikodu gibi dillerde."
Reklam
İncelemeler
Merhaba arkadaşlar. Dün https://1000kitap.com/beydervis'un ortaya attığı fikirden hareketle ben de kendi beğendiğim, gözüme çarpan ve kaydedilenler bölümüne attığım incelemeleri sizinle paylaşmak istiyorum. İsim olarak kimseyi etiketlemedim. Gören görsün. Elbette burada gözden kaçan içinde bize çok şey katacak incelemeler vardır. Ben bu
Sevgili Dost
Sevgili dost; Biz büyüdük ya! Yarınlara dair büyük yalanlar söylemek istemiyorum. Razıyım herkes sevmesin. Yeter ki saygı silinmesin yeryüzünden. İnsanlar verilen emeğe saygı duysun, çekilen çileye. Allah’ın kendi yarattığı kuluna gösterdiği kadar olsun, hoşgörü kalsın yeryüzünde. Sevgili dost Tamam herkes âlim olmasın. İlim için deve
İNSAN BİRİKTİRMEK Hz Ömer (ra) bir gün dostları ile otururken; “Allah’ın kabul edeceği tek bir dileğiniz olsa ne isterdiniz?” diye sormuştu. Oradakilerden biri: “Ben şu oda dolusu gümüşüm olsun da onu Allah yakında harcamak isterim.” dedi. Bir başkası: “Bu oda dolusu mücevherim olsa da Allah
AŞK kavramının ince tanımı....!
“ Aşka ömür biçilmez! Süre biçilen yerde ise aşk yoktur. Sorunuz karşı cinse duyulan sevginin yoğunlaşmış biçimi olarak aşkla sınırlı. Oysa aşk olgusu bunun üstünde bir varoluş, bir kültür meselesidir. Kısaca, hangi kültürü taşıyorsanız, o kültürün "aşk” olgusunu yaşarsınız... Bu halkın Ferhat ile Şirin'i, Leyla ile Mecnun'u, Mem u Zin'i vardır. Ve halkın yaşattığı bu destanlarda, bu kültürde aşkın ne süresi vardır ne de sonu. Bu, kadın ve erkeğin birbirini sevmesindeki niteliktir, düzeydir. Bu nitelik aşktır... Marks'ın dediği gibi; “burjuvazi gölgesini satamadığı ağacı keser”. Burjuvazinin dünyasında Ferhat ve Şirinlerin sevda ağaçları tüketim kültürünün balta darbelerine maruz kalır. Aşk bir varoluş biçimidir derken, aşkı karşı cinslerin ilişkisi anlamında daraltamayız. Aşk hali ya da aşıklık; hayata, halka, insanlara, doğaya, kavgaya ve bir insana… kısaca seni vareden her şeye insan olmanın erdemiyle yaklaşabilmektir. Bu hali kişiliğe dönüştürmüş onurlu bir insanın karşı cinsle sevgiye, güvene, paylaşmaya, sadakate ve sonsuzluğa dayalı kuracağı karşılıklı ilişki de elbette aşka tekabül eder. Bugün insanlarımızın kafasına aşkın ömrü şu kadar gündür, aydır, yıldır teranelerini sokanların hayatına bakın. Burjuvazinin allayıp pulladığı Televole ilişkilere bakın. Küçük-burjuva aydın, sanat takımının yaşadığı alçalmaya bakın. Bu kesimlerin hiçbiri gerçek aşkı, sevgiyi, bağlılığı, mutluluğu yaşamamıştır, bilmezler. Onlar aldatmayı yaşar, onu yazarlar, köpekleşirler ve bu matah bir şeymiş gibi köpekleşmelerine “aşk” adı"
Reklam
Kitaplığa Göre Kişilik Analizi
Merhabalar, kitap okuyan biriyseniz ve yeni birisi ile tanışıyorsanız onun nasıl birisi olduğuna karar verebilmeniz için birkaç taktik vereceğim sizlere. Hazırsanız başlayalım :) Okumak yerine izlemeyi tercih edenler için: youtu.be/4zgUJrj74y8 Ona başta "Aa, kitap okuyor musun?" diye sorun. Cevabı "Hayır..."
Sürdürülebilirlik ve Çevre 2022 Projeksiyonu
2020 yılından 2021’e geçerken toplumların beklentisi, pandemiyi geride bırakıp “normal” hayata geri dönmekti; ancak öyle olmadı. Hem pandemi varyantlar ile devam etti hem de küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisi altında dünya genelinde çok büyük yangın, sel ve deprem gibi doğal afetler yaşamı derinden etkiledi. Global krizlerin yaşandığı bu dönemde artan farkındalık ile sürdürülebilir bir gelecek için çevre ile uyumlu hareket etmek, önümüzdeki birkaç yıl hem bireylerin hem de kurumların ajandasında öncelikli sıralarda yer alacaktır. Pandemi döneminde yaşanan kapanmalarda, lokasyonlar arasındaki insan hareketliliğinin azalması, tüketim alışkanlıklarının ve beklentilerin değişmesi ile karbon salınımı oranında yaşanan düşüşler ile elde edilen kazanımların nasıl korunacağına odaklanmak gerekecektir. Sürdürülebilir çevre gerekliliklerine uyum, bugünkü alışkanlıkların önemli ölçüde değişmesi anlamına gelecek, “adaptasyon” bireyler ve kurumlar için fark yaratacak yetkinlik olacaktır. Karbon ayak izi ve su ayak izi takipleri ile birlikte, karbon negatif olmak, kurumların gelecek planlarını şekillendirecek ve sürdürülebilir şirketlerin rekabette öne çıkmasını sağlayacaktır. Gıda güvenliği, biyoçeşitlilik ve atık yönetimi de sürdürülebilir çevre çalışmaları içerisinde 2022-2030 döneminin en çok gündeme gelecek başlıkları olmaya aday.
Korkunç bir nesil geliyor.. Hiçbir şeye saygı duymayan, hiçbir değere hürmet göstermeyen, tamamen şehvet ve tüketim merkezli bir hayat anlayışına sahip korkunç bir nesil..
BELGESEL MERAKLILARI DOLUŞUN!
Sevgili https://1000kitap.com/Nordavind 'nın önerisiyle daha çok okurun yararlanması için belgesel önerilerimi bir iletide toplamaya karar verdim. İşte naçizane önerilerim: *Kapitalizm sisteminin nasıl işlediğini, nasıl kandırıldığımızı, tüketime zorlandığımızı anlatan çok güzel bir belgesel: THE LIGHTBULB CONSPIRACY *Kapitalizm ve şirket
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.