Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Peygamber" Davud'un, Hitti Uriya'nın yıkanmakta olan karısını nasıl gördüğü, bu kadına nasıl âşık olduğu, nasıl elde etmeye çalıştığı ve nasıl başardığı, bu kadının, "peygamber" Süleyman’ın da anası olduğu... Arapça sayfalarda bunlar da var. (Taberî, Camiü'l-Beyân, 23/91-96.) Tevrat'a göre (aktarılanlara bkz.) Davud, Hitti Uriya’nın karısıyla ilk yattığı zaman, bu kadın daha Uriyan'ın karısıydı. Süleyman, bu birleşmeden mi olmuştu? Kur’an’a ve "tefsir"lerine de geçen öykü, bu soruyu akla getiriyor. Yani "Süleyman Peygamber, bir veled-i zina mıdır?" Atatürk'ün babası konusunda uydurma "belge" (!) yayımlayarak kuşkular uyandırmaya çalışan İslamcı "raiyye", bunları düşünmeli.
Sayfa 92 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
"Göremediğim Turan'a hasret kalsam yana yana, Seni görmüş olmak bana bu ömrümün kârı olsun..."
Caner Kara
Caner Kara
Reklam
264 syf.
·
Puan vermedi
·
67 günde okudu
çeviri
Kitap güzel bir kitap zaten hakkında çokça inceleme yapılmış ama benim bahsetmek istediğim başka bir konu var, çeviri. Buradan Tevfik Turan'a teşekkürlerimi iletiyorum, o kadar başarılı bir çeviri okudum, mest oldum. Uzun zamandır rastlamadığım kelimeleri okumak büyük çok büyük bir keyifti. Hayatımda ilk kez bir çeviri kitaptan öne geçti. Kelimelerle dans etmek gibiydi, bu his paha biçilmez, saygılarımla...
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201921,9bin okunma
Aynı şeyler üstüne ant içmeler sürer gider. 5) "Yer, yani dünya üstüne ant içer. - "Ve'l-ardi ve mâdahâhâ!" Yani, yere ve onu yayıp dümdüz yapana antiçerim ki..." (Şems Suresi, 6. ayet.) Bu ayete göre, dünya "yuvarlak" değil; serilen bir şey gibidir. Dümdüz! 6) Ve daha başka şeylere, sayılamayacak kadar çok şeye ant içer. - "Tur"a, yani "kutsal dağ"a. (Tür Suresi, 1. ayet; Tîn Suresi, 2. ayet.) Tanrı'nın üzerine ant içtiği dağ, Tevrat'taki "Sina Dağı"dır. Mûsâ'nın, "on buyruğu" bu dağda aldığı bildirilir. - "Kıyam ete..." (Kıyamet Suresi, 1. ayet); "yele, yağmur yüklü buluta, gem iye, m eleğe..." (Zâriyât Suresi, 1-4. ayetler); "düşman üzerine sürülen atlara..." (Adiyât Suresi, 1-5. ayetler); "denize..." (Tûr Suresi, 6. ayet); "Muhammed'in doğum yerine, doğum sahibine..." (Beled Suresi, 1-3. ayetler); ona, buna, "incire, zeytine..." (Tîn Suresi, 1. ayet), kısacası her şeye ant içer. - "Gördüğünüz ve görmediğiniz şeylere antiçerim ki..." der. (Hâkka Suresi, 38-39. ayet.) Kur'an'daki Tanrı, bunca şey üstüne ant içerken, insanları belirli şeylere inandırmak ister. Öfkelendiği kimselerin başlarına neler getirebileceğine; "kıyamet"e, kendisine inanmayan ve karşı gelenlerden nasıl öç alacağına; korkunç cehennem ateşinde nasıl yakarak cezalandıracağına... Evet, bunlara inandırmaya çabalar?
Sayfa 45 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir.
BİÇİMİ de insan gibidir bu "Tanrı"nın: İnsan gibi "yüz"ü vardır. Birçok ayette, Tanrı'nın "vech"inden, yani " yüzünden söz edilir (örneğin bkz. Bakara Suresi, 115. ayet; Rahman Suresi, 27. ayet...). "El"inden, "iki el"inden söz edilir. Âdem için "iki elimle yarattım" diyor (bkz. Sâd Suresi, 75. ayet). Kendisi için "iki eli açık" denir (bkz. Mâide Suresi, 64. ayet). "İki göz"ünden söz edilir. Kimi zaman "aynî", yani "gözüm" der (bkz. Tâ-H â Suresi, 39. ayet), kimi zaman kendi "gözler"inden "a'yunina", yani "gözlerimiz" diye söz eder (bkz. Hûd Suresi, 37. ayet; Mü'minûn Suresi, 27. ayet; Tûr Suresi, 48. ayet...)
Sayfa 29 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama gerçek o ki, Tanrı’nın Kur’an’da "gökte olduğu", "bulutların içinde geldiği" anlatılıyor. "Tanrı"nın "bulutlar içinde gelmesi" Tevrat'ta da var. Kaynak da zaten orası. Şunları okuyoruz Tevrat'ta: "Ey Efendi Tanrım (Rab Allah), çok büyüksün! (...) Şensin bulutları kendine araba eden...” (Tevrat, Mezmurlar, Mezmur 104: 1-3.) "İşte Efendi Tanrı (Rab), hızlı bir buluta binmiş olarak Mısır'a gidiyor. Onun bulunmasından Mısır'ın putları titreyecek..." (Tevrat, İşaya, Bap 19: 1.)
Sayfa 24 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Turan Aziz Beler... (1912-1988)
On beş basılı kitabı olan ama artık hiç hatırlanmayan bir öksüz yazar Turan Aziz Beler. ...... Oysa Turan Aziz, Hollywood'a giden ilk Türk gazetecisiymiş. 40'lı yıllarda "magazin" denen gazetecilik türünün piri, belki de yaratıcısı.
Sayfa 156 - Okur KitaplığıKitabı okudu
436 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Ya savaşları, açlığı, isyanları ve cinayetleri durdurmanın bir yolu olsaydı? Düşünsene, ya insan ırkını tüketen insanın kendisi değil de yaşadığı gezegense? Öncelikle bu kitabın yazarı 16-17 yaşında genç bir kız ve buna rağmen yaşının çok üstünde bir başarı göstermiş bu kitabında. Ondan küçük biri olarak söylemek isterim ki kesinlikle kendime örnek alacağım bir kişi kendisi. Kitabı her şeyi ile çok beğendim. Karakterleri, olay örgüsü, konusu, anlatım biçimi,... Beni derinden etkiledi. Konusu ve evreni çok yaratıcı olan bir kitaptı. Genel olarak bahsetmem gerekirse kitap Skyera adı verilen bir gezegende geçiyor ve bu gezegende ölüm yok. Bu gezegende insanlar en mutsuz anlarında gölgeye dönüşüyorlar ve onu tanıyan herkesin hafızasında yok olmaya başlıyor. Gölgeye dönüşüyorlar ve unutuluyorlar. Alnilam'ı o kadar çok sevdim ki... Her şeyi ile, hayata tutunuşu, elindekilerle yetinişi ve Alphard'a olan sevgisi... Sonu ise beni o kadar çok ağlattı ki. Beni ağlatan bir sondu fakat tamda yerinde olan bir sondu. Kesinlikle herkesin okumasını öneriyorum. Vakit kaybetmeden okunmalı. * Yer yer halkalar oluşmuş fakat güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş ela gözlerini yukarıya çevirdi. Onun da gözlerinden akan minik yaş damlalarını kendi ormanımın yağmuru sandım. O öyle güzel baktı ve beni öylesine hatırlamadı ki bir an için hiç var olmadığımı zannettim. Oysa o tıpkı gözlerimin içine tekrar bakmak ister gibi, "Gül minik yıldızım," dedi.
Orion
OrionAlmina Taner · Martı Yayınları · 20211,776 okunma
174 syf.
·
Puan vermedi
Hû Diyen Karga üzerine..
Misli Baydoğan sanki bu kitabı benim için yazmış.. Şanlı tarihimizden sıkca bahsedilirken hep bir Osmanlı sürülürdü önümüze.. Tüm zaferlerin, tüm kahramanlıkların Osmanlı'ya münhasır olduğunu zannettirdiler.. Hatta, bazı tarihi kahramanları da sanki Osmanlıymış gibi arada kaynatmaya çalıştılar.. Hep bir karartma, bir kısıtlama, perdeleme uygulandı Selçuklu'ya..Bir zaman makinasına binip, o döneme seyahat etmeyi hayal etmişimdir çok zaman.. İşte bu seyahati bu kitapla yapmış oldum.. Öte yandan, kargaların çok uzun yıllar yaşadığını öğrendiğimde ne kadar çok şeylere şahit olduklarını, ne devirler, ne dönemler, ne insanlar ve yaşamlar gördüklerini düşünüp, bir karganın hatıra defterini okuyabilmeyi arzu etmişimdir.. İşte bu kitapta, Hu Diyen Karga tam da istediğim zamanı anlattı bana.. Sözlerimi sürç-ilisan ettimse bendeniz kuzguni kara kargayı affetmenizi temenni ederek bitiriyorum. Biliniz ki bu dünyadan bir Selçuk soyu geçti. Bir de onları Yaradan' a meftun bir aciz kara tüylü kuş. Bizleri unutmayınız. Güçlü bir devlet geleneği, şerefli bir ad ve dünyaya örnek bir medeniyeti miras bırakan soyunuzu dua ile anınız. Sizlere bu güzel mirasın koynunda bahşedilen en kıymetli mücevherden daha kıymetli Ana dolu denen diyara sahip çıkınız. Sade Anadolu'da değil, Mekke'den ona varan yollarıyla, ana yurdunuz Türkistan, Horasan ve ayak basıp kut saçan alperenler marifetiyle size yurt olan Balkanlar ve Makedonya'da dahil Türk'ün adı anılan cümle toprağıyla adına Turan denilen büyük ülkenize layık işler yapınız. Soyunuza, ülkenize, sancağınıza halel getirmeyiniz. Peygamberler, nebiler, evliyaullahlar, veliyullahlar aşkına..Hu!
Hu Diyen Karga
Hu Diyen KargaMisli Baydoğan · Ötüken Neşriyat · 2016298 okunma
Reklam
48 syf.
7/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
12 yıl sonra doğduğu topraklara geri dönen El Mustafa duygularını, hislerini kendisini sevenlere ,bekleyenlere anlatamaz ve bir süre herkesten uzakta, ölen anne-babasının bahçesinde yalnızlığı ile kalmayı tercih eder. Zamanı geldiğinde yeniden etrafındakilerle hayatını paylaşmaya başlar. El Mustafa doğduğu topraklarda çok kıymetli bir insandır. Söylediği her cümle sevilerek, değer görerek dinlenir. Halil Çıban kitaplarında hayatın yaşayıp da göremediğimiz kısmını ya da anlamlandıramadığımız kesitini değişik bir felsefe ile dile getiriyor. Kahramanımız El Mustafa diyor ki; güneşin kıymetini gecenin varlığı ile keşfederiz. İnsanoğlu Yaradan'ın nefesifir. Görmüş olduğumuz bir beden olsa da asil olan ruhtur. Esas çirkinlik görmek ve duymak istemediklerimizdir. Hepimiz aslında birer asalağız, çünkü yaşamak için çınar ağacına tutunmuş çiçekler gibi hep bir şeylere tutunmak zorundayız. Yaşamımızın, nefes almamızın bir sebebi var, bu sebeplere tutunursak Yüce Yaradan'a ulaşırız. Kitap 47 sayfa ama içinde bir dünya var. Merak edenlere keyifli okumalar.
Ermişin Bahçesi
Ermişin BahçesiHalil Cibran · İndigo Kitap · 201814,7bin okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.