Aynı şeyler üstüne ant içmeler sürer gider.
5) "Yer, yani dünya üstüne ant içer.
- "Ve'l-ardi ve mâdahâhâ!" Yani, yere ve onu yayıp dümdüz yapana antiçerim ki..." (Şems Suresi, 6. ayet.)
Bu ayete göre, dünya "yuvarlak" değil; serilen bir şey gibidir. Dümdüz!
6) Ve daha başka şeylere, sayılamayacak kadar çok şeye ant içer.
- "Tur"a, yani "kutsal dağ"a. (Tür Suresi, 1. ayet; Tîn Suresi, 2. ayet.)
Tanrı'nın üzerine ant içtiği dağ, Tevrat'taki "Sina Dağı"dır. Mûsâ'nın, "on buyruğu" bu dağda aldığı bildirilir.
- "Kıyam ete..." (Kıyamet Suresi, 1. ayet); "yele, yağmur yüklü buluta, gem iye, m eleğe..." (Zâriyât Suresi, 1-4. ayetler); "düşman üzerine sürülen atlara..." (Adiyât Suresi, 1-5. ayetler); "denize..." (Tûr Suresi, 6. ayet); "Muhammed'in doğum yerine, doğum sahibine..." (Beled Suresi, 1-3. ayetler); ona, buna, "incire, zeytine..." (Tîn Suresi, 1. ayet), kısacası her şeye ant içer.
- "Gördüğünüz ve görmediğiniz şeylere antiçerim ki..." der. (Hâkka Suresi,
38-39. ayet.)
Kur'an'daki Tanrı, bunca şey üstüne ant içerken, insanları belirli şeylere inandırmak ister. Öfkelendiği kimselerin başlarına neler getirebileceğine; "kıyamet"e, kendisine inanmayan ve karşı gelenlerden nasıl öç alacağına; korkunç cehennem ateşinde nasıl yakarak cezalandıracağına... Evet, bunlara inandırmaya çabalar?