Şairin mutlaka yeni bir şey getirmesinin gerekli olup olmadığı sorulabilir. Gerekli degildir kuşkusuz. Ama şiir -özellikle yapısı ve varlığı gereği- değişen toplum şartlarının, dolayısıyla değişen insanın intibak huzursuzluğunu taşır; bir değişmenin varlığını, geçerliğini; huzursuzluğu ve yerleşmişe aykırılığı ile topluma iletir. Bundan ötürü hep yeni olmak, değişmenin yeni şartlarını ve yeni oluşumu sezmek zorundadır. Aksi halde yapılan da şiirdir belki; yalnız bir çoğaltmadan, farkına varılmayan bir "istismar"dan öteye geçemez. Devralınan değerler ve duygular da sürgit kullanılamaz zaten. Bir yerde, birden toplum eskitiverir şairi,
Hayatımda, aşk üzerine okuduğum "en bayağı" fakat "en şiirsel" kitap...
Bu kanım, kitabı ikinci okuyuşumda da değişmedi. Değişmeyen ve hatta iyice kanıksadığım şeyse "Aşkın gerçek katillerinin, kadınlar olduğu"ydu. Bu yüzdendir ki en güzel aşk şiirlerini; Turgut Uyar'dan, Cemal Süreya'dan, Attila İlhan'dan duyuyoruz.