Pek kıymetli Teoman Duralı'nın ifadesiyle ;
"Hayatı dolduran, yaşanmış âna veya anlara ilişkin yaşantı/lar/dır. Hayatım, şu durumda yaşanmış ân ile ânların düşünülmesidir. Yaşanmış ânları sıralayıp düzenleyen, böylece düşünülmeye elverişli kılan akıldır."
Millet olarak yaşanmış 'an'larımız birhayli fazla. Köklü, zengin ve hakikate
İslam ve Batı medeniyetlerinin tanışmasından günümüze kadar olan etkileşimini, çatışmasını, birlikte yaşama durumunu, Endülüs Medeniyeti de dahil olmak üzere belli bir sıraya göre anlatan özet bir kitap.
Aslında özellikle Türk ve İslam tarihine ilgi duyanlar bu kitabı okumaya başlayarak daha detaylı olarak incelemelere geçebilir. Bu açıdan bakıldığında merkez kitap olabilir.
Aslında kitabın arka kapak yazısı daha net bir anlatım sunabilir ve bu nedenle aşağıda paylaşıyorum:
“Tarihte Islâm ve Batı medeniyetleri kadar yakın ilişki içinde olan başka iyi uygarlık görülmemiştir. Çatışma, rekabet, uzlaşma ve birlikte yaşama biçimlerine bürünen bu ilişkinin tarihi, aynı zamanda farklı "ben" tasavvurlarının ve "öteki" algılarının tarihidir. Bu çalışma, iki medeniyet arasındaki ilişkileri tarihi seyri içerisinde incelemekte ve günümüz sorunlarını bu tarihi arka plana dayanarak tahlil etmektedir. İslâm'in tarih sahnesine çıktığı VII. yüzyıldan Ortaçağ'a, Haçlı seferlerinden Endülüse, Avrupalı gezginlerden oryantalistlere ve günümüzün popüler kültür eserlerine kadar İslâm ve Batı kavramlarının nasıl algılandığı, farklı algılama biçimlerinin gerçekliğin yerine nasıl konulduğu ve bunların hangi gerginlik alanlarını ürettiği çarpıcı örneklerle anlatılmaktadır.”
İyi okumalar dilerim.
İslam ve Batıİbrahim Kalın · İsam Yayınları · 20191,365 okunma
youtu.be/iegW9J77PRs
Fuzuli, Şem'i, Kazancı Bedih ve Muzaffer Ozak nerede buluşur?
Sabah sabah bir arkadaşımız Kazancı Bedih'in okuduğu,
Ben beni bilmem neyim dünyâ nedir ukbâ nedir
Söyleyen kim söyleten kim aşk nedir sevdâ nedir
Sözleriyle başlayan türküyü paylaştı. Birkaç kez dinledikten sonra durup düşündüm. Urfalı Kazancı
Alp Arslan cuma günü askerlerini topladı; atından inerek secdeye vardı: “Ya Rabbî! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Tanrım! niyetim hâlistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!" sözleri ile derin imanının gereğini yaparak başını yerden kaldırdı. Sonra da beylerine ve askerlerine bu inanç ve kahramanlığın yüceliğini gösteren şu hitabede bulundu: “Burada Allah’tan başka bir sultan yoktur; emir ve kader tamâmıyle onun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte savaşmakta veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz.” dedi.