Çevremizde gördüğümüz ve yaşadıklarına inandığımız karakterlerin kalem tutucusu ve kendine has üslubuyla kutlu bir isim: Mustafa Kutlu…
Öykü yazarlarına inat öykünün tam içindedir en samimi haliyle ve bir balkonda komşusuna laf atan sevimli bir komşu gibidir…
Sıcak varlığını her daim hissederiz.
Onunla sessizce kapıları aralarken ‘’Huzursuz Bacak’’ kitabıyla yüz yüze kalışımdır bu diyeceklerim…
‘’Siz bu hikâyeyi daha önce okumuştunuz’’ diyerek başlar seyrine Huzursuz Bacak…
Evet, bildik hikâyelerdir. Lakin o bildik acıları, yıllar öncesinde de, şimdi de aynı şekilde -bazen daha az, bazen daha çok- her daim yaşadığımızdan dem tutar…
Ülkesine yıllar sonra dönen bir akademisyenin, Ömer Faruk’un, İstanbul’da geçirdiği vakti konu alıyor hikâye. Yurtdışından Türkiye’ye dönen Ömer Faruk, değişmiş bir manzara ile karşılaşır ve bu değişim yalnızca şekil bakımından değil, fikir ve ruh açısından da geçerlidir. Baba evine döndüğünde camdan İstanbul manzarasına bakarken “değişim” iyiden iyiye hissedilmeye başlar ve okurlar da değişimi bu noktadan itibaren izlerler. Evinin çevresinden, arkadaşlarına, ülkenin genel haline uzanan bir değişimdir bu.