Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hasretin adını koyamadım Yalnızlığın sonunu bulamadım Sevginin tarifini anlatamadım Aşkla bir türlü barışamadım Ben kendimi hep bir yerlerde sakladım Korkumdan sana hiç açılamadım Sana olan duygularımı seninle paylaşamadım Uzaklarda bir yerlerde hep seni yaşadım Bir türkünün sözlerinde seni anımsadım Ben bir türlü sana ulaşamadım Sana yazarken gözyaşlarımı tutamadım Sevmek acı çekmekmiş onu anladım Bir gül kokusunda kokunu aradım Bir yağmur damlasında sana ıslandım Gökyüzünde yaldızlara seni mırıldandım Bak yine ben sana delice bağlandım Ama sonu yok gidiyorsun seni tutamadım Ellerini ellerime sımsıkı saramadım Yarım kalan hikayeyi ben tamamlayamadım… Hiç bir hikaye yarım kalmasın bu hayatta… (ÖNER AKÇA)
Zemheri karanlık
'Yatağımın üzerinde oturup dizlerimi göğsüme çektim. Özlemin kokusu sardı yine etrafımı ama bu defa ağlamayacağım. Söz verdim kendime, "artık ağlamak yok" diye. Sanırım bu kendime verdiğim en aptalca sözdü. Tutamayacağımı biliyorum çünkü. Çarşafın çiçekli desenlerini göz hapsine alırken yine geçmişimi sorguladığımı fark ettim. Hiç bir suçum olmadığı halde, bu kadar acı… bu hiç adil değil. Zaten dünya ne zaman adil oldu ki? Üzgünüm, birazda mutsuz ama en çokta kırgın. Ağlamayacağım demiştim değil mi? Bak yine tutamadım verdiğim sözü. Yine göz yaşlarımı benden habersiz firar etti. Şu başına buyruk duygularımı bir türlü dizginleyemedim zaten. Yine konuşmaya ihtiyacım var ama ben yine yalnızım.' Tamda bunu düşünürken iç sesim devreye girdi... "Kendin seçtin bu yalnızlığı şikayet etmeye hakkım yok." "Evet" dedim sessizce ve ekledim "şikayet etmeye hakkım yok"
Esina Mavi
Esina Mavi
Reklam
içimden geldi , daha doğrusu tutamadım kendimi!
İçimde büyüyen inanılmaz bir öfke var. Ülkede mantıklı yapılan tek bir uygulama bile yok. Eğitim sistemi bitti şimdi de iyi diye övünülen bir sağlık sistemi olmayacak. Çok iyi cerrah olabilecek kapasitede olan öğrenciler asla böyle bölümleri tercih etmiyor. Buna ben de dahilim. Sağlıkta şiddet diyoruz susuyorlar, insanlar deli gibi çalışıyor nöbet tutuyor. 1000 dolar bile maaş alamıyorlar!! Ama LGBT cart curt diyorlar haşa aile yapımızı bilmem neyimizi bozuyor (!) milletin yatak odası , özel hayatına karışacağınıza hayvan hakları, insan hakları ,sağlıktaki şiddet, kadına şiddet konusunda bir şeyler yapsanız keşke!!! Ekonomik kriz var ülkede deli gibi enflasyon var ama TV kanalları asla bunlardan bahsetmez . Kâr bile etmişizdir kesin (!) biz de malız cebimizde kalan parayı görmüyoruz. Eskiden aldığım her şey 2 katına çıktı. 100 yıl önce kurtuluş savaşı sonrası bile daha iyiydik şimdiden. En azından kendimiz üretiyorduk. Sonra diyolar çiftçilik yapmak isteyen yok. Destek verilse bu ülkede her şeyi yapacak genç nesil var ama gel de anlat işte !! Karşı çıkanlar olacaktır ama umrumda değil. Ben sizin dediklerinize değil kendi gördüklerime inanırım.!
Daha fazla tutamadım içimdeki acıyı. Şarkıyı sonuna kadar dinleyemedim... sigarayı sonuna kadar içemedim... daha fazla düşünemedim... ağladım saatlerce!..
Depremin verdiği hislerin etkisinden aylarca çıkamayacağız belki. Öfke duymak, kaygılanmak, korkmak, vicdan azabı duymak, eleştirmek, suçlamak, elle tutulur bir sebep aramak ve daha onlarcasını aynı anda yaşıyoruz. Hâlâ geceleri defalarca sıçrıyorum ben de yataktan, evime dönmeye mecalim yok. Nurdağı'nı ziyaret ettiğimiz gün tek başıma yürüyebildiğim kadar yürüdüm o enkaza dönen sokakları. "Allah'ım, sanırım hayat asla eskisi gibi olmayacak!" diye düşündüm. Öyle donuktum ki ağlayamadım bile. Yıkılan duvarlardan sarkan yataklar, uçuşan perdeler, şehrin göğünde yükselen dumanlar... Film sahnelerinden farksız bir manzaraydı. Sonra çocukları gördüm. Askerlerle, vakıf gönüllüleriyle, yardıma koşanlarla oyun oynuyor, gülüyorlardı. Kadınları gördüm. Çadırlarını hemen bir yuvaya dönüştürmüş, yaşama sıkıca yapışmışlardı. Hayat, ben buradayım diyordu sanki. Müthiş bir yardımlaşma vardı. İşte o zaman, kendimi tutamadım. Orada fark ettim, insan olmanın beton binalarla veya eşyalarla sınırlandırılamayacağını. Allah öyle bir imtihan ederdi ki hayat sıfırlanır, baştan inşâ edilmeyi beklerdi. Anladım ki ihtiyacımız olan şey aslında çok basitti. Umut dağıtmalıydık. Biz klavye başında acıyı ve öfkeyi körükleyip birbirimizi ayıplarken birileri orada yaraları gülerek sarıyordu. Umut dağıtıyordu. Sürekli acıyı konuşarak umutları söndürmeye hakkımız yokmuş aslında, onu anladım. Çocuklar... Yine onlar öğretti bize yolu yordamı. -Alıntı
Savunduğunuz ülke, polis devleti bu işte!
İstanbul/ Çekmeköy/ Nişantepe yakınlarında bir caddede; (Polis kimlik soruyor) Önümden ten renginden doğulu olduğunu tahmin ettiğim bir yurttaş yürüyor ve polis çevirdi! Bana da "bekle, seninkine de bakacağız" dedi kibirli bir tavırla. Enerjim yoktu, ağzının payını vermedim, 'tamam' dedim, bekliyorum. Önümdeki doğulu yurttaşla diyalog
Reklam
Sevmemeliyiz demiştin Aylar belki yıllar önce Aptaldım ama ben Göremedim seni Uyanmak istemedim senden Simli gülen yüzünden Dibinde uyanma hayaliyle Geceleri gözlerimi kapadığım
400 sayfa okuduğum günün ardından haftalarca kitap kapağı açmamışlığım çoktur. ilaçlarımı hiç bitirmişliğim yok. ajanda da doldurmadım. aldığım hiçbir eşyayı düzenli olarak kullanmadım. istikrarsızlık işte. bunun yüzünden doğru düzgün kin bile tutamadım. allah'ım ıslah eyle.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.