Zindan iki hece Mehmetim lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Birde geri adam boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed' im! Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yolda tutuktur hapse düşeli... Git vegel... yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne
Akıl olmazların zoru içinde
Zindandan Mehmet`e Mektup Zindan iki hece Mehmetim lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Birde geri adam boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed' im! Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim!
Reklam
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Zindan iki hece Mehmetim lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Birde geri adam boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed' im! Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yolda tutuktur hapse düşeli... Git vegel... yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne
152 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Sessiz bir roman bu, çocuklar uyanmasın diye
“Sessiz bir roman bu, çocuklar uyanmasın diye.” Çocuklar, hayaletler ve üç kuyruksuz kediyle karanlık köşelerde dolanıp “..yere düşmüş olan, düşen ve düşmeye devam eden şeyleri topluyor..” kadın. Şiirler düşüyor, yere, şairler, hesaplaşmak gereken anılar düşüyor, kadınlık ve annelik, ölmüş bir ağaç ve hamam böcekleri.. Gözenekli bir roman bu. Gözenekler, kurgunun gerçeğin içine girip orada ayaklarını uzatmasına yetecek kadar geniş. Kadın ya da yazar, ya da şair mi demeli ona, boşluklar bırakarak yazıyor, kendine de girip yerleşebileceği bir yer kalsın diye. Kurguyla gerçeğin kollarını birbirine dolamanın enfes bir örneğini çıkarıyor ortaya Luiselli. “Dikey anlatılan yatay bir roman bu.” Kadının bilincindeki dünya ile günlük hayatın hayhuyu arasında seksek oynayarak kuruluyor hikaye. Daha çok zihnin içindekileri okuyoruz. Onları şimdiki zamanın şalına sarıp, belli bir zaman sıralamasından azade kılıp tekrarlarla beslediğinden İdeal Defter’i hatırlatıyor insana. Dil yalın, olaylar küçük, mekan dar. “Asla gereğinden fazlasını katmamak, fazla yüklememek, süsleyip püsleyip donatmamak.” Luiselli’nin tarzı, anladığım kadarıyla. Arka kapakta “romancının masa başındaki yalnızlığını edebiyatın coşkun kalabalıklarıyla doldurmak.” dedikleri şeyi kelimeleri incitmeden yapıveriyor. Bir tanışma kitabıydı bu benim için. Girdim koluna Luiselli’nin.
Kalabalıkta Yüzler
Kalabalıkta YüzlerValeria Luiselli · Siren Yayınları · 2016103 okunma
Rayından çıkan psişeler
"Greko-Romen uygarlığının erken dönemlerinde, şimdi varlık-dürtüleri haline gelmiş bu habis dürtüler, yani 'hayali-bilimler-uydurma-arzusu' ve 'ahlak-bozukluğu-arzusu,' sadece Yunanlı ve Romalı varlıklara aitti; daha sonra, söylediğim gibi, bu her iki topluluğun varlıkları güç sahibi olduktan ve diğer toplulukların varlıklarıyla ilişkiyegirip onları etkilemeye başladıktan sonra, bu acayip ve doğa dışı varlık-dürtüleri, senin talihsizlerin diğer topluluklarındaki varlıklara da bulaşmaya başladı. "Bu, bir yandan, söylediğim gibi, bu iki topluluğun sürekli etkisi, diğer yandan da o gezegendeki bütün üç-beyinli varlıklarda yaygın olup daha önce yerleşmiş bulunan, psişelerinin 'taklit' dedikleri özelliği sayesinde oldu. "Ve böylece, bu iki eski topluluğun bu 'icatları' yüzünden günümüzde gözdelerinin -zaten yeterince savsak olan-psişeleri, istisnasız hepsinde öylesine rayından çıkmıştır ki, hem 'dünya görüşleri' hem günlük varoluş düzenleri, sadece Greko-Romen uygarlığının varlıklarının bu iki icadı, yani hayal kurma ve cinsel tatmin çabası üzerine dayanmakta ve ona göre işlemektedir.
Sayfa 428Kitabı okudu
Reklam
89 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.