İrem

İrem
@ugrrirem
4 okur puanı
Ekim 2022 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
"Ağlamadım, daha doğrusu ağlayamadım; ama kalbim paramparça olmuştu."
Sayfa 46 - Renkli Bahçe Yayınları
Reklam
Oğuz Atay, Tutunamayanlar romanında içinde bulunduğum durumu şu şekilde açıklamış: "Bir şeylerden kaçar gibisin. Soluk soluğa ama hiçbir şey anlatmayacağına yemin etmiş gibi sakinsin. Gitmek istediğin bir yer yok ama kalmak istemediğinden eminsin. Sadece biraz olsun herkesin ve her şeyin susmasını istemişsin. Kendini duyabilmek için."
Kazancakis'in, El Graco'ya yazdığı mektup şu şekilde:
Yüreğimi açarsan yalçın bir dağ ve ona tırmanan bir insan bulursun. İnsanın görmemesi gerekeni gördüm ve kör oldum; insanın uçurum kenarında dayanabileceğinden daha fazla dans ettim ve düştüm. İnsanlara alabileceklerinden fazlasını vermiş, insanlardan verebileceklerinden fazlasını istemiş, yalnız ve keder içinde yaşamış, geriye yaralı, mağrur ruhumun acı gülümseyişinden başka bir şey kalmamıştı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Söz söylemeden beni anlarlar sandım.
Sayfa 31 - Remzi KitabeviKitabı okudu
128 syf.
·
Puan vermedi
Reklam
'Yüreğini kolla,' dedi. 'Ölmeden çürüyorsun...'
Sayfa 189
"Anılar acı da olsa tatlı da olsa insana acı veriyor; fakat tatlı anıları hatırlamaktan doğan hüzün, insana güzel geliyor."
Sayfa 40 - Renkli Bahçe Yayınları
"Asıl önemli olan hangi mesafeden baktığın. Ben, her şeye mikroskopla bakıyorum ve hepsi korkunç görünüyor. Hepsi bu kadar mı? Ayrıca başka şeyler de düşünüyorum. Mesela; hep beş yaşında kalacak olan bir çocuk, yeryüzünde otuz yıl geçirdiğinde yetişkin bir insan gibi düşünmeye başlar mıydı? Ya da; Kabil, Habil'i öldürmemiş olsa dünya nasıl bir yer olurdu? Ya da, İsa son akşam yemeğini yememiş olsa? Son akşam yemeği, son. İsa hayatının son yemeğini o sofrada yediği için değil, o sofrada ana yemek İsa olduğu için son."
126 syf.
9/10 puan verdi
Ucuz bir pansiyon, ayyaş bir 'ayaktakımı' ve derin sosyolojik tahliller... Ayaktakımı adı verilen ve toplumdan dışlanmış, yalnız, yaşamak nedir unutmuş bir topu insan ve yaşadıkları olaylar anlatılıyor. Çok fazla karakter olmasına karşın belli bir ana karakter kadrosu olmayan bir tiyatro yapıtı. Bütün karakterlerin hayatlarından birçok olay var ve olaylar bazen bizim hayal gücümüze bazense verilen sonlarla düşünmemize dayandırılmış. Luka karakteri bize ve karakterlere birçok yol gösterdi bence. Kitabı okurken kalemimi yanımdan ayıramadığım bir eserdi. Yüzeysel diyaloglarda derin anlamlar yatıyordu. Devrimden önceki Rusya'nın sosyal ve politik hayatına çok büyük atıflar vardı. 'İnsanın ne olursa ve kim olursa olsun değerli olduğu' motivasyonuna dayalı bir anlatım mevcuttu. Öte yandan bana düşündüğü bir diğer şey ise bunca ölüm ve kederin içinde bu insanların hayatından ve çevresinden bu kadar soyutlanmış olmasıydı. Nefret dolu, sevgisiz büyümüş, dayak yediği için dayak atmış, yalnız ve hayattan beklentisi olmayan bu insanlar açıkçası bana kendimi çok kötü hissettirdi. Kitabın sonu çok anlamlıydı. Ölüm onlar için bir yok oluş değil, bir kurtuluştu. Kitaptan birkaç alıntı: "Bak artık ölüyorsun, yakında huzura kavuşacaksın... Artık kötülük görmeyeceksin ve hiçbir şeyden korkmana gerek kalmayacak! Sakince huzurla uyuyacaksın. Ölüm herkesi rahatlatır." "Üstüme öyle bir basıp ezdiler ki yumuşacık oldum."
Ayaktakımı Arasında
Ayaktakımı ArasındaMaksim Gorki · İş Bankası Kültür Yayınları · 20142,010 okunma
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.