bu sayfa çoktan yırtılmış diye yazıyorum. Daha seni sevmeden önce,daha kombinezonumu giymeden,yola çıkmadan, henüz frene basmadan önce. Parmaklarımı içime sokmadan,hastane duvarlarına"ellerimi ameliyat edin"diye yalvarmadan da önce. Biraz önce...
Yüreklerinin en düşsüz yerinde
öyle apansız kalakaldım.
Ben kötüyüm, erdem kimin adı.
Bir bıçakla rüzgar sokarım içime
sonra iyileşeceğimi söylerim
Cam kırıklarının üzerinde sevişmekten bıktım derim.
Az acıyı arıyordum kendi kanımı içiyordum derim.
Dilsizim
babam da yok benim.
İzmaritlerimi sayıyorum
Geçen bahara ve geçen kışa ; bu kadar
yalana ve kuşkusuz yinelenen intihara bakıyorum
Sokak yokuşları kayış gibi geriliyor
Yapamam diyorum
Bir adım daha atamam.
Gülümsediğim çaydanlık elimi yakıyor
Bozuk çıkıyor aldığım güvercin
Hep taklalar atıyor
yapamam diyorum ama yine aynı şey oluyor
Sana bir düş istediğimi söylüyorum
Bilge Kağan ağzından yazılıp 732 dikilen Kül Tigin anıtında, Kül Tigin’i yetiştirmiş olması dolayısıyla kendisinden kısaca bahsolunmaktadır. Babası İlteriş Kutluğ Kağan öldüğü zaman 7 yaşında kalmış olan Kül Tigin’in “Umay gibi” olan olan o kadın tarafından yetiştirildiği ifade olunmuştur. Mübalağa hemen hiç yer verilmeyen Orhon yazıtlarında bu kadının şefkat Tanrıçası olan Umay’a benzetilmesi bir meziyet ve faziletin en büyük delilidir.