Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Antik YakınDoğu
Akkadca, MÖ II ve I. binyıllarda, Arapçanın ve İbranicenin uzak akrabaları olan Babil ve Assur dillerinin türeyeceği temel diyalekti teşkil eder. Ön Hanedanlar döneminin tamamı boyunca özellikle Orta ve Kuzey Babil'de Sami soyundan halkların var olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle Babil'in güneyinde konuşulan Sümer dili MÖ III. binyıldan itibaren kaybolmaya başlayacak, ama Ortaçağ da Latincenin rolüne benzer şekilde Mezopotamya tarihinin tamamı boyunca kült ve kültür dili olarak varlığını sürdürecektir.
Sayfa 103Kitabı okudu
“Ne yani, böylesi korkunç bir dünyanın bir de cehennemi mi var?”
Reklam
Rakibi Licinius'u 324'te yenen (y. 250-y. 324) Constantinus (y. 285-337), imparatorluğun tek hükümdarı haline geldiği zaman, kendi adını yücel­tecek bir şehir kurmaya karar verir.
Sayfa 110Kitabı okudu
Justinianus'un asıl amacı, Barbarların eline geçmiş olan Batı İmparatorluğu’nu geri almak, ilahiyat alanındaki tartışmalar sonucunda dağılmış olan kiliseye Ortodoks dini altında huzuru geri getirmek ve Roma hukukunun derlenmesini gerçekleştirmekti.
Sayfa 108Kitabı okudu
Vizigot kralı Alaric (y. 370-410) 410 yılında Roma'yı kuşatıp ele geçirdiği ve yağmaladığı zaman -bu son derece önemli olay, imparatorluğun nihai çöküşünün başlangıcını teşkil eder- Roma hukukunu oluşturacak mater­yaller henüz resmi bir şekilde toplanmamıştır.
Sayfa 106Kitabı okudu
Hristiyanlığın yayılmasından önceki dönemde Slav dinleri hakkında çok az bilgi vardır, çünkü yazının (Kiril alfabesiyle) kullanımı da ancak Slav halklarının kademeli olarak Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra yay­gınlaşır.
Reklam
Roma Hukuku
Karmaşık ve gelişmiş Roma hukuku ile Germen örf ve âdet hukuku ara­sındaki entegrasyon, Roma-Barbar krallıklarının oluşumu hakkında başlı başına bir bölüm teşkil eder.
Hıristiyanlığın yayılmasından önce var olan Germen dinleri ve gelişimle­riyle ilgili bilgiler sınırlıdır, ancak İzlanda halklarının Hıristiyanlığı geç dönemde kabul etmiş olmasının daha zengin ve çok yönlü bir ortamın sürmesine imkan verdiği bilinir.
Caesar ile Tacitus'un IV. yüzyılın Barbaricum kitlesini tanıyamamaları için bir neden daha vardı, o da uzun bir süre boyunca Germen halklarının özelliği olan hareketlilikleriydi.
Barbar göçleri, göçebeler ile yerleşik halklar arasında bin yıldır süren çatışmanın sadece bir dönemi olarak görülebilir. İmparatorluk, başlıca özelliği siyasal istikrar olan; kuzeyden ve doğudan gelen halkların bas­kısına tepki veren engin bir bölge olarak karşımıza çıkar. İmparatorluk ile komşu halklar arasındaki gerilimli dönemlerin ardından 375 yılında Tuna bölgesinden büyük bir göç başlar ve bir yüzyıl içinde Batı Roma İmparatorluğu'nun üniter iktidarını yok eder.
Reklam
Kölelerin gruplar halinde örgütlenerek kullanılmasına dayanan ve Ro­ma İmparatorluğu'nun kritik önem taşıyan bazı bölgelerine yayılan villa sisteminin yerini geç antik dönemde, mali nedenlerle toprağa bağlı sa­yılan kolonlara dayalı yeni bir üretim sistemi alır. Kolonluk sistemi ile serflerin köleliği arasında süreklilik yoktur, çünkü serfler apayrı bir bağ­lamda ortaya çıkar.
Erken ortaçağda kent meclisleri ve mahkemelerinin VI. yüzyılda ortadan kaybolması gibi büyük çaplı değişimlere rağmen şehirlerin büyük güç merkezleri olmaya devam etmesi özellikle siyasi ve idari alanda giderek daha etkin hale gelen piskoposların varlığı sayesindedir.
Kendi başına bırakılan Britanya'yı kısa sürede (440'tan itibaren) istila eden Angllar, Saksonlar ve Jutlar devlet otoritesinden yoksun bu topraklara yerleşirler; hatta belki de yerel halklar tara­fından, Roma'nın Kıta Avrupası'nda şart koştuğu "antlaşma"ya benzer bir anlaşma temelinde kabul edilirler.
Merkezden kaçma eğilimleri imparatorluk yapısı içinde 200 yıl öncesin­de de kendini göstermiştir:
1.433 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.