Dağın Öte Yüzü üçlemesinin ikinci kitabıdır. Yaşar Kemal, romanın ilk tutkulu aşk öyküsüne de burada yer açar. Hüsne ve Recep’in tutkulu aşkları bir umut gibi yer alır romanda ama kış acımasızlığı içinde bu umudu yok eder. İki aşık kar fırtınasında kaçmaya kalkar ve kaybolurlar...
Koca Halil, uzun bir süre oğlunun evinde saklanır ama orada olduğu anlaşılınca, kar fırtınasına dalar, kaybolur... Taşbaşoğlu, muhtarın üstelemesiyle ikinci defa tutuklanınca, kar fırtınası sırasında candarmalarla sığındığı mağaradan kaçar, kaybolur. (Çavuş’un Taşbaşoğlu’nun kayboluşuna verdiği doğaüstü anlatım, köylününkilerle örtüşür).
Bu umutsuzluklar içinde sadece Hasan’ın ve ona eşlik eden Ummuhan’ın öyküleri umut taşır... Ve romanın sonunda, Hasan'ın gizemli taşının altında üç çiçek açar:
“Taşın yerinde daha yeni açmış üç çiçek, kara toprağın yüzüne yaslanmış duruyordu. Birisi kırmızı, parlak bir billur kırmızısı... Yalım yalım... Uzun boyunlu. Birisi de sarı, ekin sarısı, güneş sarısı, sapsarı, billur sarısı... Uzun boyunlu. Birisi de mavi, devedikeni mavisi, camgöbeği, gök mavisi, deniz mavisi, yalım mavisi, billur mavisi ... Uzun boyunlu."
Kış bitmiştir. Artık “yer demir, gök bakır’" değildir.
Yaşar Kemal'i tanımayanlar, roman ve yazım diline hakim olmayanlar için roman sıkıcı gelebilir, gereksiz ayrıntılara, gereksiz tekrarlara kaçtığını bile düşünebilirler. Ama Yaşar Kemal bu yazım diliyle Yaşar Kemal'dir.
Büyük ustaya saygıyla ve herkesin okuması dileğiyle...