Fısılda kulağıma!
Tüm çirkin sözler avaz avaz.
Sen tüm insani kelimeleri,
Fısılda kulağıma !
Gülsün yüzüm,
Hayret etsin ellerim.
Baş kaldırsın dudağımdan çıkan kelimeler,
Sen usulca fısılda kulağıma !
İyiyi, kötüyü anlat bana.
Benim çömezlikten görmüyor gözüm.
Sen yılları da omuzlanarak,
Kocaman harflerle,
Fısılda kulağıma !
Unut de.
Boş ver de.
Aman de.
Geçer de.
Bekleme de.
Ama
Gelemeyecek,
Olmayacak deme !
Usul , usul
Sevdayı fısılda kulağıma !
- Sen çay seversin, diyorum. İki şeker, değil mi?
- Nasıl hatırlıyorsun? diye şaşırıyor. Pes doğrusu!
Hatırlamak değil, diyorum, başka bir şey. Unutmamak belki, diye ekliyorum usulca.
Bu meyhaneyi yirmi yıldır işletirim
Doğrusu Ruhi Bey gibisini hiç görmedim
Mısırçarşısı'nda baharatçı dükkanları vardır, bilirsiniz
Ruhi Beyi ben o dükkanlara benzetirim
Binlerce şeydir çünkü Ruhi Bey
Nanedir, ada çayıdır, zencefildir
Bu çevrede herkes onu tanır
Bana sorarsanız tanımaz
Şöyle ki, bir ayakkabı çivisi gibi kendine
Şiir : Orhan Veli Kanık - Anlatamıyorum
Yorum : Mahir Amca
youtu.be/KXMXVwXbOI0
73 yıl öncesindeyiz… Saçları simsiyah, gözler ay ışığı gibi parlıyor. Kucağındaki defterleri masaya yığıp ayaklarını altına çekip sedire oturuyor. Tozlu koltukta bu kez Orhan Veli var. İçeride Sabahattin Eyüboğlu, Melih Cevdet Anday gibi yazarların sesi yükselirken Orhan Veli'den çıt çıkmıyor. Genç kızı hayranlıkla seyre dalıyor. Bella tedirgin olup, soruyor: Neyin var, ne oldu?. Ama cevap yok. Sonra defterini alıp bir şeyler yazıyor. “Epeyce yaklaşmışım… Duyuyorum anlatamıyorum.” Defteri uzatıyor, ‘Al' diyor ‘Sana yazdım.' Genç kız şiiri usulca okuyor, teşekkür etmekle yetiniyor.
Köşeden bir ses geliyor. Adına şiirler yazılan kadın tabloların önünde. Orhan Veli kayboluyor ortadan. Anlatamadım, diyor: “Olay Sabahattin Eyüboğlu'nun evinde geçti. Kimseye anlatamadım.